Isınan dünyanın yeni ekonomik coğrafyası ‘İklim terörü’

Kimi uluslar uygun iklim, toprak, zenginlik gibi değerlerini kaybederken kimileri yeni kazanılmış vahalarda tarım çağını yaşatacaklar. İklim krizi, iklimden bağımsız üretenlerin kazanacağı bir çağı haber veriyor.

İklim krizi gezegenin tamamına felaket getirse de durumdan şanslı çıkanlar var. Kimi uluslar uygun iklim, toprak, zenginlik gibi değerlerini kaybederken kimileri yeni kazanılmış vahalarda tarım çağını yaşatacaklar. İklim krizi kaynaklı yeni zenginlik haritasının diğer kazananları gıdayı; coğrafyadan, iklimden bağımsız üretenlerin kazanacağı bir çağı haber veriyor. Bugün elverişli olan tarımsal alanlar beş yıl sonra yeni bir iklim dalgasıyla değişebilir. Asıl maharet topraktan, iklimden bağımsız insan besini üretebilmek, suya olan bağımlılığı minimum düzeye çekebilmek.

MEDENİYETİN TEHDİDİ İKLİM

İklimin elverişliliği medeniyetleri kucaklar, iklimdeki kıpırdanmalar uygarlıkları tepetaklak eder, tarih boyunca hep böyle olmuştur. Mısır, Roma, Çin gibi güçlü uygarlıklar iklim kriziyle karşılaştıklarında sarsıldılar ama yeniden doğmayı başardılar. Roma İmparatorluğu iklim değişikliğiyle yıpranan ekonomisini Vizigotlar ve Vandallar karşısında koruyamadı, çöktü. Türkler verimli Orta Asya topraklarında tarım yapıyordu, toprak verimini kaybetti, göçtüler. Osmanlı İmparatorluğu tımarlı sipahi olarak bilinen tarımsal üretim sistemi bozulunca güç kaybetmeye başladı.

Maya ve Akatlar gibi mukavemetsiz olanlar ise arkeolojik kazıların turizme katkısı olarak toprağa gömüldüler. Sadece tarım imparatorlukları değil, iklim değişimlerinden herkes etkilenir. Sahip olduğumuz ileri teknoloji, atalarımızı yok eden iklim değişimlerine karşı daha dayanıklı olduğumuzu gösterse de hâlâ önemli kırılganlıklarımız var. Kıyamet yaklaştıkça iklim değişikliğinin etkileri artıyor. Teknolojinin, insanlar arası iletişimin kısıtlı olduğu 15 bin yıl önce, dünya son buzul çağını yaşadığında insan türü bugünkü kadar tedirgin olmuş muydu bilemeyiz. Bildiğimiz şey göçüp, yeniden başlamış olduğu. O başlangıç dünyanın bugün sahip olduğu medeniyetin köklerini attı.

Ergenekon’dan çıkış kuraklık yüzünden olmuştu, bölge halkları için göç ve güç kaybı demekti. Demiri işlemeyi bilen Orta Asya halkı at boyu farkla, göçtüğü yerlerin medeniyetini ileri taşıdı. Kavimler Göçü, iklim değişikliği kaynaklı Orta Asya’dan doğuya göçen toplumların yol boyu uğradıkları toplumlara yaptıkları etkilerle dolu. Maya uygarlığının yok oluşu uzun yıllar süren kuraklığın kentleri içme suyu ve tarımdan yoksun bırakması sonucuydu. 1000 yılından 1400 yılına kadar Avrupa’yı saran iyi hava koşulları İtalya, İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa için bir fırsattı. Verimli çiftlikler, düzenli hayat ve üniversiteler hepsi Sanayi Devrimi’nin temelini hazırladı. Hepsinin temeli iklimin mümkün kıldığı tarım uygarlığıydı.

İKLİM KRİZİNİN SOSYAL ETKİLERİ

Tarih boyu yaşanmış iklim değişimleri pek çok ortak noktaya sahipti. İklim değişimlerinin karakteristik özellikleri; oligarşinin güç kazanması, artan nüfus ile birlikte tarımsal işgücünün ucuzlaması, kolektif dayanışma gerekirken bireysel adımların çoğalması, rasyonellikten uzaklaşan insan türü ve her şeyin sonucu siyasi belirsizlikler. Tarihçi Josep Tainter; toplumları birikmiş karmaşıklıkların ve bürokrasinin çökerteceğine dikkat çekiyor. İnsan türünün sahip olduğu her konfor, teknoloji, gelenek biriktikçe işleri kolaylaştıracağına yeni sorun sarmallarını getiriyor.

MAHŞERİN DÖRT ATLISI İŞ BAŞINDA

Savaş, doğal afetler, kıtlık, veba (Covid-19), bu mükemmel bileşim binlerce yıl sonra modern toplumların bile iklim krizine karşı dayanıklılığını sorgulatıyor. İklim değişikliğinin getirdiği sorunlara olan bakışı insan türünün geleceğini belirleyecek. Şu ana kadar dürüst olduğu söylenemez. İlkel toplumlar iklim krizini yönetemedi, çöktü; bakalım modern insan yönetebilecek mi?

ATALARIMIZI YOK EDEN İKLİM BİZİ DE YOK EDER

Yıkılan uygarlıkları inceleyerek; toplumların iklim değişimlerini nasıl yönettiğini, çöküşü engelleyip engelleyemediğini görebiliriz. Günümüzde çöküş kaçınılmaz mı, yoksa hâlâ şans var mı? Yapılan araştırmalar geçmişten günümüze yıkımların; gelir eşitsizliği, salgın, iklim değişikliği, kıtlık gibi temel sorunlardan kaynaklandığını gösteriyor. Söz konusu bu sorunların bizim de sonumuzu getirip getirmeyeceği yapılan simülasyonlarla ortaya konuluyor. GSYİH, karbon ayak izi, teknoloji geliştirme düzeyi, inovasyon, patent başvuruları, ekonomik çeşitlilik, toplumsal dayanıklılık gibi kriterler varken kahin aramaya gerek yok. Sadece karbon ayak izini ölçtürüp, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak çöküş engellenemiyor. Tüm ülke ekonomileri olarak “yeni ekonomi coğrafyası”na hazır mıyız? 1980’de küresel servetin yüzde 1’lik kısmına toplumun yüzde 25’i sahip iken günümüzde yüzde 45’in üzerine çıktı. Enerjiye ulaşım kaçınılmaz bir enerji uçurumunda olduğumuzu gösteriyor.

Simülasyonlara göre kıyamete karşı en mukavemetliler kuzey ülkeleri, Endonezya, çoğu zengin.

BİZİ BİRBİRİMİZE BAĞLAYAN BAĞLAR BİZİ ÇÖKERTEBİLİR

Atalarımız çöktüğünde çöküşler bölgeseldi, birinin çöküşü başkalarının yükselmesi anlamına geliyordu. 21. yüzyılın çöküşü çok azımızı hayatta bırakacağa benziyor. Bizi birbirimize bağlayan ekonomik bağlar çöküşte de birlikte olduğumuzu gösteriyor. El ele, zenginlik içinde çökeceğiz. Gezegenin kuzeyi tarım çağını yaşayıp bize gülerken.

MEDENİYET YÜKSEKTEN DÜŞECEK

Yukarı çıktıkça riskler ve tehditler artıyor, ekonomik olarak da toplumsal olarak da. İnsan türü teknolojideki gelişme ve serveti sayesinde gezegene hükümdar olma hayali kurarken başladığımız yere Taş Devri’ne dönülecek gibi. Alçaktan düşmek zarar verir, yüksekten düşerseniz ölürsünüz. Gezegen tam bu noktada, iklim krizi adlı azılı düşmanla baş etmek için aklı başında olmak gerekiyor. Atalarımızın yapamadığını yapıp teknolojiye bilgelik eklemek gerekiyor. Kıyameti ancak böyle dize getirebiliriz.

ISINMA KÜZEY YARIMKÜREYE MUTLULUK GETİRİR Mİ?

İklim krizi tüm dünyanın sonunu getiriyor gibi gözükse de bazı ülkelere fırsatlar getiriyor olabilir mi? Isınan hava yüksek enlemdeki ülkeler için yeni tarım alanları ve zenginlik demek. 12 bin yıl önce elverişli iklim koşullarının iyi olduğu “bereketli hilal”de, tarım devrimiyle başlayan medeniyet, bugün kuzey ülkelerinden yeniden kök salabilir mi? 21. yüzyılda yeni bir tarım devrimi insanlık için yeni bir şansın habercisi olabilir mi? Kanada, Rusya, Alaska, Kuzey ülkeleri şanslarını insanlık lehine mi yoksa süper güç olmak için mi kullanacak?

Yaşanan iklim krizinin karakteri değişken. Daha sıcak yaz, daha soğuk kış, mevsim kayması gibi verilerden çok olağandışı sıcaklık, yağmur, sel gibi hava olayları olarak karakterize edilebilir. İklim krizi; selleri, orman yangınlarını, yıkımı getiriyor. Kuzey enlemlerinde daha ılıman kışlar, daha sıcak yazlar, uzun güneşlenme süresi tarım için, uygarlığın buralara kayması için umutlandırıcı haberler olarak yorumlanıyor.  Kuzey ülkeleri için daha az ısınma maliyeti, yeni madenler demek.

Devamı bir sonraki sayıda.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir