Seyahatte tüm yollar sürdürülebilirliğe çıkıyor

Sağlam bir sürdürülebilirlik planına sahip olmak ve çevre için somut adımlar atmak, otellerin başarısında giderek daha belirleyici bir rol oynuyor. Ve otelcilik ile turizm sektörü, sürdürülebilirliği geliştirmek, geleceğe ve doğaya değer katmak için büyük bir potansiyele sahip.

Oteller, insanların her gün çalıştığı, kısa veya uzun süreli olarak konakladığı ekosistemler olarak, dünyadaki karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 1’inin[1] ve turizm faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonların yaklaşık yüzde 20’sinin kaynağını oluşturuyor.[2] Sürdürülebilirlik, tüm sektörlerde olduğu gibi konaklamada da her zamankinden daha acil bir önceliğe sahip ve otelcilik sektörünün içinden geçmekte olduğu dönüşüm süreci, sürdürülebilirliğe yönelik çalışmalara ivme kazandırmak için fırsatlar yaratıyor.

Plastik, tekstil ve gıda atıklarının azaltımı, enerji verimliliği yüksek aydınlatma sistemlerinin kullanımı, geri dönüşüm, su tasarrufu ve yerel kaynakları daha sürdürülebilir bir şekilde kullanan ürün ve hizmetleri misafirler için öne çıkarmak, otellerin doğal kaynakların korunması açısından bulunabileceği katkılardan bazıları olarak sıralanabilir.

ORTAK HAREKET ETMENİN ÖNEMİ

Otellerin günlük operasyonlarını daha sürdürülebilir kılacak uygulamaları benimsemeleri ve bu yönde girişimlerde bulunmaları kadar, bağlı bulundukları markaları doğal kaynakların korunmasına yönelik uygulamalara teşvik etmesi ve bunun için gerekli araçlara erişim sağlaması da büyük önem taşıyor. Enerji tasarrufu ve verimliliğine dair uzmanlığın aktarılması noktasında, başta büyük zincirler olmak üzere otel sektörünün taşıdığı avantaj Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü tarafından da vurgulanıyor. Bu kapasite, daha da ileri adımlar için bir temel oluşturabilir.

Sertifika programlarına, çevre odaklı teşviklere ve tedarikçilerle ortaklıklara erişim; bunun yanı sıra iklim bilimi ve yenilenebilir enerji alanındaki en yeni gelişmeler doğrultusunda düzenli olarak güncellenen en iyi uygulamalar üzerine kurulan eğitim programları ve rehberler, otel şirketlerinin bağlı tesislerine sunduğu desteklerin giderek daha önemli bir parçası haline geliyor.

Takip, ölçüm ve raporlama becerisi, otellerin sürdürülebilirliğe yönelik çalışmalarının amaca uygun bir şekilde ilerleyebilmesi için kritik öneme sahip. Sürdürülebilirlik performansının düzenli ve sistemli bir şekilde değerlendirilmesi yürürlüğe konan uygulamaların etkisini ölçebilmeyi mümkün kılarken, veriye dayalı analizler de hedefe giden yoldaki risk ve zorlukları önceden görebilmeye yardımcı oluyor. Dünya genelinde geçerliliği kabul edilmiş raporlama sistemlerine katılmak, kaydedilen ilerlemenin üçüncü taraflarca doğrulanabilmesi açısından önem taşıyor. Otel şirketleri, bağlı tesislerinin bu sistemlere erişimini sağlama noktasında önemli rol oynuyor.

Otellerin yalnızca birer hizmet sağlayıcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda yoğun bir şekilde ürün ve hizmet alımında bulunan işletmeler olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, tedarikçilerin sürdürülebilirliğe bağlılığını tesis etmek de sektörün çevre üzerindeki ayak izini azaltma noktasında katkı sağlayabileceği bir diğer alan olarak ortaya çıkıyor. Şirketlerin kurumsal düzeyde uyguladığı tedarikçi iş etiği ilkeleri, mevzuatın getirdiği gerekliliklere ek kazanımlar sağlayabilir ve otel şirketleri de sürdürülebilirlik performansına dayalı tedarikçi değerlendirmesi yapma kapasitesine katkı sunabilir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR KONAKLAMAYA TALEP ARTIYOR

Enerji verimliliği, su tasarrufu ve atık azaltımında en iyi uygulamaları öne çıkaran programlar, otellerin çevre üzerindeki etkilerini azaltmaya yardımcı olmakla kalmayıp, verimlilik sayesinde işletme maliyetlerinin azaltılmasına, gelirlerin artırılmasına, rekabet gücünün korunmasına ve marka bilinirliğinin güçlendirilmesine de yardımcı oluyor.

Ziyaretçilerin, seyahat etmeye daha yüksek bir sürdürülebilirlik bilinciyle yeniden başladığını görüyoruz. Yakın zaman önce yapılan bazı anketlerin sonuçları, EMEA genelinde seyahat edenlerin yarıya yakınının daha sürdürülebilir bir konaklama için daha yüksek bir fiyat ödemeye gönüllü olduğunu gösteriyor. Bu da seyahat edenlerin dünya üzerindeki ayak izlerini azaltmaya olan bağlılıklarını somut adımlarla ortaya koyan marka ve otelleri giderek daha çok tercih ettiğini ve sağlam bir sürdürülebilirlik planına sahip olmanın, başarının devamı açısından bir zorunluluk haline geldiğini gösteriyor.

Sürdürülebilir seyahate yönelik talep, misafirlerin yalnızca konaklama veya ulaşım aracı seçimini değil, aynı zamanda ziyaret edeceği yerin seçimi açısından da belirleyici oluyor. Ziyaretçiler, seyahatleri boyunca yararlandıkları tüm ürün ve hizmetlerle birlikte, mümkün olan en düşük çevresel etkiye sahip tercihte bulunduğundan emin olmak istiyor. Bu yaklaşımı genç kuşakta daha da net bir şekilde görebiliyoruz. Ulusal düzeydeki tanıtım kampanyalarında sürdürülebilirlik konusuna daha büyük bir ağırlık verilmesi ve yerel yönetimlerin bu alanda kendi sertifika programlarını başlatması da sürdürülebilirlik konusunda artan hassasiyetin birer yansıması. Tüm bu girişimler, oteller de dahil olmak üzere turizm alanında hizmet veren işletmelerin uyguladığı programları tamamlıyor.

Artan bir sürdürülebilirlik bilinciyle eş zamanlı olarak, doğa odaklı seyahatlere yönelik talebin geçtiğimiz iki yıl boyunca Türkiye de dahil olmak üzere EMEA bölgesi genelinde arttığını görüyoruz. Doğal kaynakların korunması, coğrafi açıdan eşsiz bir zenginliğe ve doğa harikalarına sahip olan ülkemiz açısından özel bir önem taşıyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir