Sonsuz büyüyen dünyanın yeni sınırsızlığı ‘Sınır Bilişim’

Sıklıkla zamana veya kesintiye duyarlı olabilen durumlarda çok fazla veriyi taşıma olasılığı, kendisi de sık sık tıkanıklık ve aksamalara maruz kalan küresel internete inanılmaz bir yük bindiriyor. Bu noktada çözüm olarak ise devreye sınır bilişim giriyor: Veriyi veri merkezine yaklaştıramıyorsan, veri merkezini veriye yaklaştır.

Edge computing, aslında yeni bir kavram değil. Ancak gün geçtikçe yükselen bir trend haline geldi. Türkçeye sınır bilişim veya uç bilişim olarak çevirebileceğimiz bu teknoloji, istemci verilerinin ağ çevresinde, kaynak kaynağa mümkün olduğunca yakın olarak işlendiği dağıtılmış bir bilgi teknolojisi (BT) mimarisidir.

Günümüzde veriler, modern iş dünyasının can damarı konumundadır. Tüm kritik iş süreçlerinin şekillenmesinde, ileriye dönük öngörü sağlanmasında ve operasyonların gerçek zamanlı kontrol edilebilmesinde veriler büyük önem taşır. Bu veri selinin içerisinde işletmelerin verileri toplama ve işleme bakış açıları da zamanla değişmek durumunda kalmıştır. Merkezi bir veri merkezi ve günlük internet üzerine kurulu geleneksel bilgi işlem paradigması, sonsuz büyüyen gerçek dünya veri nehirlerini taşımak için pek uygun değildir. Bant genişliği sınırlamaları, gecikme sorunları ve öngörülemeyen ağ kesintileri, bu tür çabalara zarar vermek için bir araya gelebilir. Bu zorluklara yanıt ise uç bilişim mimarisinden geçmektedir.

Basit bir ifadeyle, uç bilişim, depolamanın bir kısmını ve bilgi işlem kaynaklarını merkezi veri merkezinden dışarı taşıyıp veri kaynağına yaklaştırarak, ham verileri işleme ve analiz için merkezi bir veri merkezine iletmek yerine, işi verinin gerçekten üretildiği yerde gerçekleştiren bir mimari yapıdır. Yalnızca gerçek zamanlı iş öngörüleri, ekipman bakım tahminleri veya diğer eyleme dönüştürülebilir cevaplar gibi uçtaki bu bilgi işlem çalışmasının sonucu, inceleme ve diğer insan etkileşimleri için ana veri merkezine geri gönderilir.

UÇ BİLİŞİM NASIL ÇALIŞIR?

Uç bilişimde en temel konu verinin oluşturulduğu konumdur. Geleneksel kurumsal bilgi işlemde veriler, kullanıcının bilgisayarı gibi bir istemci uç noktasında üretilir. Bu veriler, verilerin bir kurumsal uygulama tarafından depolandığı ve üzerinde çalışıldığı kurumsal LAN aracılığıyla internet gibi bir WAN üzerinden taşınır. Bu çalışmanın sonuçları daha sonra istemci uç noktasına geri iletilir. Diğer yandan internete bağlı cihazların sayısı ve bu cihazlar tarafından üretilen ve işletmeler tarafından kullanılan veri hacmi, geleneksel veri merkezi altyapılarının barındıramayacağı kadar hızlı büyüyor. Gartner’ın 2018 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre, 2025 yılına kadar kurumsal üretilen verilerin yüzde 75’inin, merkezi veri merkezlerinin dışında oluşturulacağı tahmin ediliyor. Sıklıkla zamana veya kesintiye duyarlı olabilen durumlarda bu kadar çok veriyi taşıma olasılığı, kendisi de sık sık tıkanıklık ve aksamalara maruz kalan küresel internete inanılmaz bir yük bindiriyor. İşte, tam bu noktada uç bilişim mimarisi devreye giriyor. Aslında temel felsefesi oldukça basit; veriyi veri merkezine yaklaştıramıyorsan, veri merkezini veriye yaklaştır.

UÇ BİLİŞİM NEDEN YENİDEN TREND HALİNE GELDİ?

McKinsey tarafından Ağustos 2022’de yayınlan Trends Outlook 2022 raporuna göre, bu durumun birkaç temel sebebi var:

  1. Regülasyonlarla birlikte artan veri lokalizasyon ihtiyacı
  2. Artan uç bilişim harcamaları: 2025’e kadar uç bilişim harcamalarının yüzde10’luk bir artış ile yaklaşık 250 milyar dolar olması bekleniyor.
  3. Veri hacmi ve hızı öngörülerden daha hızlı büyüyor: İşletmeler tarafından üretilen ve kullanılan verilerin payı; verileri ortamlar arasında taşımanın gecikme süresi ve maliyetler nedeniyle yüzde 20’nin altında kalıyor.
  4. Dağıtılmış bilişim giderek popüler hale geliyor: Uç noktalara dağıtılan sunucuların 2024’te yüzde 26’ya çıkması bekleniyor.

 Uç bilişim, fayda olarak bulut bilişimin sunamadığı birtakım network kısıtlarına odaklanmaktadır: Band genişliği (bandwith), gecikme (latency) ve tıkanıklık (congestion). Bu üç faktörün faydaları ve yukarda belirttiğimiz nedenler uç bilişimi yeniden popüler hale getirmiştir. Bu trendden en çok etkilenebileceği düşünülen sektörler ise şöyle:

  1. Telekomünikasyon: MEC gibi teknolojilerden elde edilen gelir akışlarında artış sağlar.
  2. Otomotiv: Ulaşım rotalarının genel verimliliğinde artış; bilgi işlem erişimi için büyük, uzak veri merkezlerine bağlı/özerk araçların daha az bağımlı olmasını sağlar.
  3. Enerji üretimi: İş sahalarında çalışan güvenliği ve verimliliğinde artış, ekipman verimliliğinde iyileştirmeler sağlar.
  4. Üretim: Diğer Endüstri 4.0 teknolojilerinin etkinliğini artırarak genel üretkenliğin artmasını sağlar.
  5. Finansal hizmetler: Araçlardaki sensörler ve monitörler, sigorta şirketlerinin çarpışma ve hırsızlığı azaltmasını sağlar.
  6. Perakende: Gelişmiş analitik kullanım durumlarında iyileştirmeler (kişiselleştirme, personel tahsisi, hırsızlık tespiti vb.) sağlar.
  7. Sağlık hizmetleri: Dijital kullanım durumlarının çoğunda iyileştirmeler sağlar.

 BULUT MU YOKSA UÇ BİLİŞİM Mİ?

 Her ne kadar uç bilişim teknolojilerinin, bulut bilişim mimarisine ters yönde bir yapısı olsa da aslında bulut ve uç bilişim teknolojileri birbirlerinin rakibi olmasından ziyade tamamlayıcısı konumundadır.

Edge, son derece esnektir ve iş süreçlerini düzenleme noktasında önemli rol oynarken, çok çeşitli cihazları destekler. Bununla birlikte, geleneksel bulut, yüksek düzeyde birlikte çalışabilirlik ve şu anda uç bilişimde olması hemen hemen imkansız olan standartların ortaklığını gerektiren ölçek ekonomilerini mümkün kılar.

Genel bulut sağlayıcıları, müşterilerine sorunsuz uç ve bulut bağlantısı sağlamak için zaten hizmetler ve ortaklık ekosistemleri oluşturmuştur. 5G özellikli MEC’e sahip telekom şirketleri, hiper ölçekleyiciler ile rekabet etmeyi veya ortak olmayı seçebilir. OEM’ler, ağ oluşturma ve uç hizmet sağlayıcıları, uç ağlar büyüdükçe ve müşteriler özel çözümler istediğinden önemli olacaktır.

Güvenlik açısından bakıldığında ise hassas verileri uç noktalarda tutmak, merkezi sunucuları yapılabilecek olası ataklardan koruyabilmeyi mümkün kılsa da uç noktaların sayısındaki artış, korunması gerekli nokta sayısını da otomatik olarak artıracağından, bu noktalarda veri güvenliği önlemlerinin alınmasını daha önemli hale getirmektedir.

Enerji tüketimi açısından incelendiğinde veri merkezleri, sürdürülebilir kaynaklı enerji ve enerji verimli soğutma sistemleri gibi yeşil BT önlemlerine giderek daha fazla güvenmektedir. Öte yandan uç bilişim, ağ üzerinden daha az veri iletildiği ve yerel olarak daha fazla işlenip depolandığı için genel enerji gereksinimlerini daha da azaltmaktadır. Ancak ağlar genişledikçe, kritik altyapı miktarı ve cihaz sayısı, veri merkezleri ve ilgili enerji gereksinimleri artmaya devam edecektir.

Sensör maliyetleri düştükçe ve performans arttıkça, bu alandaki yeni teknolojik gelişmeler, büyük ölçüde buluta dayanan veri hareketi ve yapay zeka destekli analitik için artan talebi karşılayabilecek mi? Ağ kapasitesi ve performansındaki artış, bulut tabanlı iş yüklerine olan talebi artırırken, özel uç hizmetlere olan ihtiyacı azaltacak mı? Bunları zaman içinde göreceğiz.

 Gartner’ın 2018 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre, 2025 yılına kadar kurumsal üretilen verilerin yüzde 75’inin, merkezi veri merkezlerinin dışında oluşturulacağı tahmin ediliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir