Elektronik yazışmaların delil niteliği “Söz uçar yazı kalır, duygu uçar emoji kalır!”

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2020/4488 sayılı kararında taraflar arasındaki e-posta yazışmaları ve elektronik ortamlardan elde edilen kayıtların belge niteliğini haiz olduğunu, dolayısıyla hukuki delil olarak kabul edilmesi gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Belge niteliğine haiz olma kapsamında WhatsApp gibi mesaj uygulamaları, Facebook gibi sosyal mecralar üzerinden gerçekleştirilen yazışmalar da delil olarak kabul edilecektir.

Artık konuştuğumuzdan çok yazıyoruz. Duygularımızı dahi emojiler ile ifade ediyoruz. Arayıp karşılıklı giriş, gelişme, sonuç ve veda konuşması yapmak yerine sesli mesaj bırakmayı daha kolay buluyoruz. Kısaca e-posta, WhatsApp gibi mesajlaşma uygulamaları, sosyal mecralardaki yazışmalar artık öncelikli iletişim yöntemimiz haline geldi. Dolayısıyla da bu sık ve yaygın kullanımına bağlı olarak elektronik ortamlardaki yazışmalar gerek profesyonel hayat gerek özel hayatımızdaki ihtilaflarda ve uyuşmazlık süreçlerinde hukuki argümanlar olarak karşımıza çıkıyor.

Dava dosyalarında iddia veya savunma bakımından daha çok delil olarak bu yazışmalara başvurmak gereği doğuyor. Bu yazışmaların mahkemeler nezdinde delil niteliği taşıması konusu ise eskiye göre daha az olmakla birlikte hâlâ tartışılır bir konu olarak karşımıza çıkabiliyor. “Hangi yazışmayı ileride delil olarak kullanabilirim”, “bunu yazarsam aleyhime kullanılır mı”, “bu e-postaya cevap verirsem sözleşme tesis edilmiş olur mu”, “itiraz hakkımı kaybetmemek için yazılı olarak cevap vermem yeterli mi” gibi sorular artıyor. Ayrıca “bu mecralardaki yazışmalarım birinin eline geçerse aleyhime kullanılabilir mi” gibi sorular da başkası tarafından bize ait yazışmaların kullanılması halindeki hukuki niteliği sorguluyor.

Buradan yola çıkarak elektronik ortamlardaki yazışmaların delil olması bakımından hukuki niteliğine kısaca baktığımızda; öncelikle HMK’nın 199. maddesine göre, “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu kanuna göre belgedir”. Buna göre delil olarak kabulü bakımından belge niteliğini haiz olması gerekmektedir ve bu düzenleme ile e-posta yazışmaları da açıkça belge olarak kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2020/4488 sayılı kararında taraflar arasındaki e-posta yazışmaları ve elektronik ortamlardan elde edilen kayıtların belge niteliğini haiz olduğunu, dolayısıyla hukuki delil olarak kabul edilmesi gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Söz konusu karara göre, belge niteliğine haiz olma yalnızca e-posta yazışmaları ile sınırlı tutulmayarak diğer elektronik ortamlarda gerçekleştirilen yazışmaların da hukuki delil olarak sayılması gerekir. Bu sebeple WhatsApp gibi mesaj uygulamaları, Facebook gibi sosyal mecralar üzerinden gerçekleştirilen yazışmalar da delil olarak kabul edilecektir.

Ancak belge olarak kabul edilse dahi Yargıtay’ın yakın tarihli kararlarına kadar elektronik yazışmaların delil niteliği kesin değildi. Eski tarihli kararlarda elektronik ortamdan elde edilen yazışma içerikleri tek başına vakıaların ispatında dikkate alınmazken ancak diğer delillerle desteklenmeleri halinde delil olarak hükme esas alınabileceği yönünde bir yaklaşım vardı.

Yargıtay’ın 2020 tarihli bir kararı ile kısa mesajlar ve e-posta yazışmaları ile elektronik platformlar üzerinden yapılan yazışmaların tek başına da delil vasfı taşıyacağı karara bağlanmıştır.

Peki, elektronik yazışmalardaki her belge delil olarak kabul edilebilir mi?

HUKUKA AYKIRI ELDE EDİLEN DELİLLER HÜKME ESAS TEŞKİL EDEMEZ

Bir belgenin delil olarak kabul edilebilmesi için her şeyden önce hukuka uygun olması ve yasal yollarla elde edilmesi gerekir. Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller hükme esas teşkil edemez, diğer bir ifade ile bu delile dayanarak mahkeme kararı tesis edilemez, bu belgenin deliller arasında kabul edilmemesi gerekir. Buna göre de bu yazışmaları delil olarak kullanacak tarafın da hukuka uygun olarak elde etmesi beklenir. Hukuka uygun yollarla elde edilmeyen belgeler delil olarak kullanılamaz.

Bu alanda en çok karşımıza çıkan ve hukuka uygunluğu tartışılan yazışma türü WhatsApp yazışmaları oluyor. Hukuka uygun olarak elde edilmek kaydıyla, WhatsApp konuşmalarının delil olarak kabul edildiği artık söz konusu kararlarla da sabit hale gelmiştir. Buna göre taraflar arasındaki ilişkinin ve sözleşmenin varlığına delalet eden elektronik ortamlardaki her türlü yazışma ve mesajların olası bir yargılamada delil olabileceği düşünülerek, bu tür yazışmalara dikkat edilmesi ve delil olarak bu tür yazışmalara dayanabilmek amacıyla, bunların muhafaza altına alınması oldukça büyük önem arz etmektedir.

Bu açıklamalar ve örnek verilen içtihatlar ışığında, elektronik ortamda gerçekleşen yazışmaların hukuka uygun şekilde elde edilmiş deliller olarak kabul edilebilmeleri ve hukuki süreçlerde ileri sürülebilmeleri için elektronik yazışmaları delil olarak sunacak olan tarafın, söz konusu yazışmanın bir tarafı olması gerekmektedir. Aksi halde başkasına ait yazışmanın kişilerin rızası olmadan, gizlice temin edilmesi onun delil olarak kullanılması niteliğini sakatlamaktan öte hukuka aykırılık doğuracaktır. İlgilinin izni olmaksızın elde edilen kayıtlar Türk Ceza Kanunu’nun 243. maddesinde “Bilişim Sistemine Girme” suçu kapsamında değerlendirilebilecektir.

Diğer yandan izinsiz elde edilen yazışmaların içerisinde kişisel veriler varsa, söz konusu kişiler tarafından KVKK’ya şikayet dahi edilebilir. Bunlar göstermektedir ki, elektronik ortamlarda ne yazdığımıza dikkat ettiğimiz kadar bunlara kimlerin eriştiğine de bir o kadar özen göstermemiz ve gerekli güvenlik önlemlerinin alındığından emin olmamız gerekir.

Yazışmaların yetkisizlerin eline geçmesi ve delil olarak kullanılması bakımından önem arz eden diğer bir mecra ise WhatsApp gruplarıdır. Çünkü bu gruplarda yazılanlar herkes tarafından görülür, grup üyelerinin erişimi hukuki kabul edilir ve bu yazışmalar her bir grup üyesi tarafından delil olarak kullanılabilir. Zira söz konusu gruba atılan tüm ifadeler, grupta yer alan tüm üyelere iletildiğinden özel hayatın gizliliğini ihlal eden bir durum gerçekleşmeyecektir. Dolayısıyla grup üyelerinin herhangi biri tarafından bu ifadeler bir uyuşmazlık olması durumunda delil olarak sunulduğunda kural olarak hukuka aykırı delil teşkil etmeyecektir.

Elektronik ortamlardaki yazışmalar artık önemli bir iletişim yöntemi ve hakkın teslimi aracı olarak kabul edildiğinden, bunların aynı şekilde hukuki argümanların ispatında ve mahkeme süreçlerinde geçerli deliller olarak kabulü tartışma götürmemektedir. Bu bağlamda yazılanların delil olarak kullanılması ihtimali göz önünde bulundurularak ve bu sorumlulukla yazılması önem taşırken, diğer yandan aleyhimize kullanılacak delillerin hukuki olup olmadığı, hukuka uygun yollarla elde edilip edilmediğinin de sorgulanması gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir