Moleküllerimizden doğacağız

Moleküllerimizden doğacağımıza canı gönülden inanıyorum. Milyonlarca yıl önce olduğu gibi. Bebek gezegen beş defa yok olmanın eşiğine geldi. Her seferinde çığır açan değişim ve bazı türlerin yok olmasıyla yerine yenileri geldi. Steve Jobs’un dediği gibi “Daha iyileri için çürük elmalardan vazgeçmek” gerekiyor bazen.

Yeşil devrimin teknoloji tohumları açlıkla mücadele için atılsa da açlık hâlâ en büyük silah. Yoksulluğu azaltma iradesi, iklim felaketinin sonuçlarıyla sekteye uğruyor. Kaynakları etkin kullanmak, verimi artırmak, çevreye zarar vermemek çok katmanlı zorlu bir problem. Çözüm önerileri çoğu zaman etik tartışmaları beraberinde getiriyor. Aktivistlerin GDO ürün karşıtlığına karşı, Afrika’nın karın doyuran her türlü besine kucak açması, evrenin hâlâ en büyük ironisi.

Moleküllerimizden doğacağımıza canı gönülden inanıyorum. Milyonlarca yıl önce olduğu gibi. Bebek gezegen beş defa yok olmanın eşiğine geldi. Her seferinde çığır açan değişim ve bazı türlerin yok olmasıyla yerine yenileri geldi. Steve Jobs’un dediği gibi “Daha iyileri için çürük elmalardan vazgeçmek” gerekiyor bazen.

Evrenin değişim algoritmaları her koldan üzerimize geliyor, iklimi değiştirmekle suçlanan insan türü değişiklikten olmasa da “kahrından” ölecek. Bir tarafta acımasızlar bir tarafta vurdumduymazlar, onlar hâlâ hiçbir şey yokmuş gibi COP 27’ye yüzlerce jetle karbonu sala sala gidip, green washing tarihine “kara lekeli izler” bırakıyor.

KORKU AKIL KATİLİDİR

Gezegenin yaşlı olduğunu söyleyenler, yorulduğunu ima edenler ve sonunun geldiğinden korkanlar var. “Korku akıl katilidir” diyen “Dune” filmi aklıma geliyor, baharat madenciliğinin gezegeni beslediği akil zamanları anımsıyorum. Kapitalizmin babası Adam Smith de evrendeki eşsiz medeniyeti inşa eden insan türünün “bir gün zaafları yüzünden tüm birikimlerini yok edebileceğinden” korkuyordu.

Korkularımızla yönetiliyoruz, olanı biteni anlamak yerine sosyal medyanın hakikat gevezelerinden devşirme, promosyona düşmüş “doğru bilinen yanlışlarla” geleceği inşa etmeye çalışıyoruz. Oysa has fırınlarda pişen en tazesinden bilimsel bilgiyle gelecek inşa ediliyor, “gelecek tasarım aşamasında”. Gelişmekte olan ülkelerde, Cemil Meriç’in “Aydın, geleceğin fikir işçisidir” dediği aydınlar sırra kadem basmış. Sırtını bilime dayayanlar geleceğe ortak oluyor, ensesinde boza pişirenler insan türünü tehdit ediyor.

ANTROPOSEN EŞİĞİ

Gerçek bir eşikteyiz, tarım modelimiz, ticaret altyapımız 11 bin yıllık, miadı doldu. Antroposen tarım devrimi; gezegeni, iklimi, insan türünü suçlamadan, geleceği besleyen, toprağı, yağmuru, yaşamı onaran yeni bir sistem. Gezegen her daim değişti, değişecek ve dönüşecek. Dinazorların yok olmasına neden olan meteor çarpması yaşanmasaydı insan türü var olamazdı. Son buzul çağı olmasaydı iklim, doğa 11 bin yıllık elverişli hale bürünemezdi.

GEZEGENİN KARNI AĞRIYOR

Gezegenin karnı ağrıyor, gaz çıkarıyor şimdilerde cayır cayır. El Nino yolda, arkası La Nina, çok hareketli. Kıtalar kaç kez buluştu ayrıldı. “Her ayrılık bir vurgun” diyen Sezen Aksu’ya inat o her seferinde toparlandı. Milyonlarca yıl sonra Amerika ve Asya birleşip Amasya olacak; düşüncesi bile inanılmaz.

Geçmişi değiştiremiyorsak, aldığımız ders ve edinimlerle geleceği iyileştirsek… Her şey eskisi gibi olmak zorunda mı? “Dünyanın altının üstünde daha iyi olabileceği” üzerinden tevafukla mayalanan söylemler hani sosyal medyada milyonlarca beğeni topluyordu? Dünya yerle bir olacak, değişecek, her şey eskisinden daha güzel olacak. Göbeklitepe’de her ihtimale karşı biriktirdiklerinin üstünü örtüp giden atalarımız gibi biz de belki farklı diyarlara göçeceğiz. Yeni iklim koşullarını sükûnetle karşılayıp yeni teknolojilerle yuvalar, yollar, gıdalar, su damıtıcı giysiler üretebiliriz. Yoktan bugünü inşa ettik, gelecek çok daha heyecan verici değil mi sizce de?

İnsan türünün yarattığı tüm bilgi ve duyguyu, gezegene ait her ne varsa Mars’a taşımaya çalışan Elon Musk’a neden zerre yardım etmiyoruz. Kaşiflerimiz nerede, Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde hâlâ ilk sırada olan 866 milyon insan var. Hani uzaklara gidecektik, denizler altında bin fersah uğruna canını ortaya koyanlar iklim konusunda neden bu kadar ürkek? Modern dünyanın çocuklarına konfor alanımızı miras bıraktık, meraklarımız, heveslerimiz sahipsiz.

ÇİMLER TOPRAĞI KORUYABİLİR

Bilim insanları kimyasal gübrelerden sızan nitrojen kirliliğini azaltarak tonlarca sera gazının gezegene girmesini durdurabilecek yeni bir buğday bitkisini, “çim”i geliştirdiler. Yabani bir çimen olan bitkiden toprağa sızan bileşikler toprak mikroplarının enzim aktivitesini bozuyor. Bu da mikroorganizmaların gübre bileşenlerini parçalama ve ortaya çıkan çevre kirliliğinin ekosistemlere salınma kapasitesini yavaşlatıyor. Gübreler bitkilerin büyümesine yardımcı olacak amonyak içerirler. Toprakta bulunan mikroplar amonyağı oksitleyerek topraktan suya karışan nitratı durdurur. Oksitleme sürecinde mikroplar yan ürün olarak tarımın karbon ayak izini yükselten nitröz oksit salarlar. Her yıl üretilen gübrenin beşte biri buğdayda kullanılıyor, buğdayın nimet üretme metaforu yanında gezegeni kirletici etkisi azımsanmayacak ölçüde.

Bilim insanlarının son çalışmasının amacı buğdaya daha etik bir üretim altyapısı oluşturmak. Bazı bitki kökleri salgıladıkları bileşiklerle topraktaki mikropların davranışlarını etkileyebiliyor, onların bu yetenekleri bilimin yeni konusu. Biyolojik nitrifikasyon inhibisyonu “BNI” adı verilen özellik, gıdanın geleceğini kökten değiştirecek.

Yabani çavdar gibi pek çok çimen bu tarz genlere sahip. Bilim insanları onların bu genini alıp onu bir buğday çeşidine dönüştürdüler. Deneylerde tasarım buğdayların kirletici nitrat varlığını yüzde 30 oranında azalttığı tespit edildi.

BNI özelliğine sahip buğday, bitkilerin gübreden besin alınımını da artırdı. Bu tarz buğdayların gübrelerin etkinliğini artırabileceği, gübre miktarını azaltılabileceği ve buğdayın biyokütlesinin de arttığını ortaya çıktı.

BİLİMDEN GÜZEL HABERLERİ

Bilim, güzel haberlerle tarım ve gıdanın geleceğine umut vadederken tüm haberlerin çiftçiler tarafından da benimsenmesi oldukça önemli. Zira BNI buğday çeşitlerinin çiftçiler tarafından ürün desenine alınması buğdayın gezegene verdiği zararı minimuma indirmesini sağlayabilir. Hindistan denemelere ve desteklere başladı bile. BNI buğday gezegeni iyileştirebilir. Zengin biyoçeşitlilik, antik türler, yabani bitkiler içerlerinde olağanüstü genlerle tarımın geleceğini şekillendirebilir. Biyoteknoloji canlıların yaşamından ilham alarak gezegeni onarıp, yaşamı iyileştirebilir.

Gezegeni, insan türünü kurtaracak, yaşamı kutsayacak devrimsel bir beslenme kültürüne tat belleğimiz, ruhumuz hazır mı? Soru, binlerce çeldiricilerle tarihe not edildi. Kimler cevabı vermeye, yıldızlı pekiyi almaya hevesli? Elleri görelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir