Konfederasyon Kurma Çalışmalarınız Sürüyor”

Sektörde kurumsallaşmayı ve sürdürülebilir büyümeyi inşa etme amacıyla hayata geçen MOYSAD’ın tüm sektörü kucaklamak adına örgütlenme çalışmaları yürüttüğünü belirten Başkan Davut Doğan, bu kapsamda iki federasyon kurduklarını söyledi. Doğan, sektörün en üst çatı kuruluşuhaline gelecek konfederasyon kurma çalışmalarının devam ettiğini aktardı.

 Sektöre kurumsallık katmak, sürdürülebilir bir üretim, büyüme ve ihracat ortamı sağlamak adına hayata geçirilen Mobilya ve Yatak Sanayicileri Derneği’nin (MOYSAD) en öncelikli hedefinin Türk mobilya sektörünü dünyada ilk beş arasına sokmak olduğunun altını çizen MOYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, bu noktada tasarım, markalaşma, ihracat ağının genişletilmesi konularını ve değişen tüketici tercihleri ile her türlü değişimi odaklarında tuttuklarını söyledi.

MOYSAD’ı hayata geçiren firmaların sektörde önemli bir yer tuttuğunu, bunun verdiği avantajla tüm sektörü bir araya getirecek çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Başkan Doğan, bu doğrultuda dernekleşme çalışmalarının onlarca ilde devam ettiğini ifade etti. Nisan ayında iki federasyonu devreye aldıklarını belirten Doğan, asıl hedefin sektörün en üst çatı kuruluşu haline gelecek olan bir konfederasyon olduğunu ve bunun için çalışmaların devam ettiğini sözlerine ekledi.

Yaklaşık iki yıl önce kurulan Mobilya ve Yatak Sanayicileri Derneği (MOYSAD), geride kalan süre zarfında sektör ve sektörün aktörleri için nasıl bir motivasyon ve katma değer kaynağı oldu, özellikle sektörün kurumsallaşması noktasında nasıl bir katalizör oldunuz?

Mobilya ve Yatak Sanayicileri Derneği olarak, kuruluş amacımız bir anlamda sektördeki kurumsallaşmayı sağlamak diyebiliriz. Zira derneğimizi oluşturan üye firmaların tümü Türkiye’nin en büyük markaları konumunda bulunuyor. Aslında bu yönüyle de sektörde yer alan tüm oyuncular için kuruluştan itibaren bir heyecan oluşturduk. Halen de yaptığımız faaliyetlerle sektörümüzü büyütmeye ve değer katmaya devam ediyoruz.

Pandemiden bu yana her yeni yıla daha yüksek umutlarla giriyoruz ama her sene başında patlak veren aksilikler hem toplumsal gündemi hem de sektörlerin gündemini ve dolayısıyla hedeflerini yeniden şekillendirmelerine neden oluyor. Bu seneye de doğal afetlerle başladık. Bu durum, sektör için ne ifade ediyor? Rakamlarla aktaracak olursanız sektörün nasıl bir sene sonu beklentisi var?

Pandemi döneminin oluşturduğu belirsizlik ortamı tüm sektörler gibi bizi de özellikle yeni yatırımlar konusunda temkinli davranmaya itmişti. Ancak sonradan bu süreç bizim tarafta işleri daha da hızlandırdı. Hatta mobilya sektörü pandemiden büyüyerek çıkan nadir sektörlerden biri oldu diyebiliriz. Bunu rakamlar da gösteriyor. Küresel alanda pandeminin yarattığı tahribata rağmen ülkemizin mobilya ihracatı 2021 yılında 4 milyar 322 milyon dolar rakamına ulaştı. Bu da sektörün dış ticaretini geliştirdi. Irak, Almanya, Amerika, İsrail, Fransa ve Katar başta olmak üzere pek çok ülkeye ihracat gerçekleştirdik. Bunun yanında yaşadığımız deprem felaketinin üzerinden henüz çok zaman geçmedi. Dolayısıyla yıl sonu hedefleriyle ilgili konuşmak için erken ama pek de iyimser olduğumuz söylenemez. Çünkü ilk çeyrek rakamları hedeflerin gerisine düşmüş durumda. Biz de ona göre gerekli revizeleri şirket bazında yapıyoruz. Ancak o zaman üçüncü çeyrek sonrası tablo daha da netleşmiş olur. Bu arada şunu da eklemek isterim ki en başından bu yana hem firmalar hem de dernek olarak deprem bölgesi için seferber olmuş durumdayız ve şimdiye kadar önemli yardımlar sağladık ve sağlamaya da devam ediyoruz.

 Pandemi ile beraber dünyada yaşanan tedarikçi arayışı, pek çok sektör için Türkiye’yi ön plana çıkardı. Bu arayış mobilya sektörü için de Türkiye’yi öne çıkardı mı? Bu fırsatı değerlendirme noktasında sektörün neler göz önünde bulundurması ve değiştirmesi/geliştirmesi gerekiyor?

 Elbette bu şekilde bir değerlendirme yanlış olmaz çünkü ihracat rakamlarına bakınca bunu görebiliyoruz. Söylediğim gibi pandemide mobilya sektöründe çok ciddi büyüme oldu. Bizim tarafta yüzde 65’lik bir büyüme söz konusu. Bunun en önemli nedeni insanların evde çok fazla zaman geçirmeleri ve tatil, yeme-içme, sinema-tiyatro tarafında azalan giderlerinden doğan bütçeyi bu tarafa aktarabilmeleri oldu. Bu süre içinde Türkiye mobilya sektörünün de yüzde 30-40 bandında büyüdüğünü düşünüyoruz. Küçük rakiplerle aradaki fiyat farkı azalınca, tüketici tercihini daha çok markalı mobilyacılardan yana kullandı. Tabi bu fırsatın sürdürülebilmesi için sektörün üretim hacminin ve elbette markalaşmaya verilen önemin de artması gerekiyor. Diğer türlü kalıcı olmayacaktır.

Derneğin öncelikli hedeflerinden biri Türkiye’yi mobilya üretim ve ihracatında dünyanın ilk beş ülkesinden biri yapmak. Türkiye bu hedefin şu an neresinde? Bu hedefin yakalanması noktasında neler yapıyorsunuz?

Sizin de söylediğiniz gibi, dernek olarak ana hedefimiz Türk mobilya sektörünü dünyada bugün olduğu yedinci sıradan alıp ilk beş arasına sokmak. Çünkü sektörümüz oldukça dinamik bir sektör. Ülke olarak aslında bu hedefe adım adım yaklaşıyoruz. Bir yandan fırsatları gözeterek yeni pazarlara açılıyoruz. Diğer yandan da nerdeyse tüm uluslararası fuarlarda ülkemizi temsil etme adına yer alıyoruz. Bu arada sektör üretim ve ihracatının yaklaşık yüzde 60’lık kısmını üye markalarımız üstleniyor. Dolayısıyla markalarımız güçlendikçe sektör de güçlenmiş oluyor.

Üretim ve ihracat önemli ama en az onun kadar önemli olan bir başka konu da markalaşma. Türkiye, mobilya alanında dünya çapında kaç markaya sahip, bu sayının artması için neler yapıyorsunuz?

Her alanda olduğu gibi mobilya ve yatak sektöründe de markalaşma çok önemli. Çünkü ancak markalaşma yoluyla katma değer yaratarak ülke ekonomisine önemli katkılar sunabiliriz ve dünyada yerimizi sağlamlaştırabiliriz. Markalaşma konusu şahsen benim de bu işe ilk başladığımız günden bu yana gündemimde olan bir konu. Biz Doğanlar Mobilya Grubu olarak ilk markamız Doğtaş’la Biga gibi küçük bir ilçeden başlayarak yola çıktık ve bugün tüm dünyaya mal satıyoruz. Bunu da bir yönüyle markalaşmaya borçluyuz.

Dernek üyelerimiz markalaşmasını tamamlamış firmalardan oluşuyor. Ama tabi bu bir yolculuk ve biz her alanda bu konudaki çalışmalarımıza devam ediyoruz. Örneğin, üyelerimize bu alanda eğitimler sunuyoruz. Ben inanıyorum ki sektörün özellikle ihracat rakamları büyüdükçe markalı firma sayısı da artacaktır.

Yakın bir tarihe kadar Türkiye mobilya sektörü için dillendirilen temel eleştiri ya da eksikliklerden biri tasarım olurdu. Sektör tasarım sorununu aştı mı sizce? Artan teknoloji ve bilgi dönemi bu sorunun aşılması noktasında yeterince değerlendirilebiliyor mu?

Geçtiğimiz Ocak ayında düzenlenen İstanbul Mobilya Fuarı kapsamında organize edilen Tasarım Günleri’nde konuşmacıydım. Orada da söylemiştim. Eskiden belki öyleydi ama son yıllarda artık tasarım konusunda dünya ile yarışıyoruz diyebilirim. Çünkü biz de artık global tasarımcılarla çalışıyoruz ya da ortak projeler geliştiriyoruz. Sektör son dönemde bu alanda çok mesafe kat etti. Şimdi uluslararası fuarlarda Türk ürünlerine yoğun bir ilgi var. Bunu da büyük ölçüde tasarımın ve kalitenin artmasına borçluyuz.

 Sektörün en önemli ihracat pazarlarını hangi bölgeler/ülkeler oluşturuyor? Türkiye, ihracat tarafında güçlü bir ihracat ağına sahip mi? Yeni dönemde hedef pazarlarınız nereleri?

Dünya mobilya piyasasında hak ettiğimiz yerde olduğumuzu söylemek zor. Bu açıdan güçlü bir ihracat ağına sahip olmadığımız da ortada. Ama tabi bu sadece ihracat ağı ile ilgili değil, ürün kalitesi ve markalaşma ile de ilgili. Öte yandan sektör olarak gözümüzü yeni pazar alanlarına dikmiş durumdayız. Mesela, Amerika pazarında daha fazla yer edinmek istiyoruz. Çünkü orası çok büyük bir pazar. Onun dışında daha önce hiç mobilya satmadığımız hatta hiç ziyaret etmediğimiz ülkelere de bakınıyoruz. Hatta bu yeni pazarlarda daha güçlü olmak adına sekiz farklı firma ile FTR isminde ortak bir şirket kurduk ve çalışmalarımızı derinleştiriyoruz.

Geçtiğimiz sene Ukrayna ile Rusya arasında başlayan çatışma sonrası Avrupa başta olmak üzere batının uyguladığı ambargolar mobilya sektörünün Rusya’ya ihracatını artırmasını sağlamıştı. Bu artış bu sene de devam ediyor mu? Sektör Rusya’da bir yatırım aşamasına geçti mi?

Evet, özellikle geçtiğimiz sene Mayıs ayından bu yana ihracat rakamlarında önemli bir artış söz konusu ve bu artış devam ediyor. Bakıldığında tabi Rusya 140 milyonu aşan nüfusuyla önemli bir potansiyel pazar özelliği taşıyor. Rus müşterilerin tasarım tarafına çok dikkat ettiklerini de gözlemliyoruz. Bu dönemde bu pazarı iyi değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum ama üretim yatırımı için görünürde bir plan yok.

Son olarak, dernek olarak önümüzdeki dönemde yapacağınız çalışmalardan ve hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?

Mobilya ve Yatak Sanayicileri Derneği olarak, sektördeki birlik ve beraberliği yeniden tesis etme amacıyla yola çıkmıştık. Bu amaçla da kısa sürede sektörümüzde ses getirmeyi başardık. Mobilya Sektör Buluşmaları adını verdiğimiz organizasyonla şu ana kadar Ankara, İstanbul ve İzmir’de sektör paydaşlarımız ile bir araya geldik. Bu organizasyonlarda aynı zamanda önemli konuşmacıları da ağırladık. Bu etkinliklere önümüzdeki Ekim ayından itibaren devam edeceğiz ve sırasıyla Kayseri, İnegöl, Konya ve Samsun’da olacağız. Bunun yanında yine Eylül ayında İstanbul’da sektörün en büyük etkinliği olan Türkiye Mobilya Zirvesi’ni gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bununla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor.

Öte yandan tüm sektörü kucaklamak ve çalışmalarımızı ülke geneline yaymak için örgütlenme çalışmalarımız da sürüyor. Önceki dönem dernek başkanımız Erciyes Anadolu Holding CEO’su Alpaslan Baki Ertekin öncülüğünde başlayan bu çalışmalar kapsamında ilk etapta 37 ilde mobilya ve yatak dernekleri kuruldu. Ardından Nisan ayı itibarıyla iki ayrı yeni federasyon kurduk. Marmara ve Karadeniz Mobilya Yatak Sanayicileri ve Perakendecileri Federasyonları faaliyetlerine başladı. Bir sonraki aşamada sektörümüzün en üst çatı kuruluşu haline gelecek konfederasyonumuz kurulmuş olacak.

Bütün bu çalışmalar önce sektörümüze ve ardından ülke ekonomimize önemli katkılar sağlayacak. Biz de bu heyecan ve inançla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

“Tüketici Tercihlerindeki Değişim ve Taleplere Ayak Uyduruyoruz”

Sektörün mevcut dinamiklerine bakıldığında hacim olarak çok daha yukarılara çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu da beraberinde son yıllarda tüketici alışkanlıkları ve tercihlerinde belirgin hale gelen kişiselleştirilmiş ürün anlayışı, sürdürülebilirlik, çevrecilik, sosyal sorumluluk, fonksiyonellik gibi unsurları daha da kolay karşılayacağı anlamına geliyor. Mesela, teknoloji son hızla gelişmeye devam ederken, bugün biz de bu teknolojiye uygun mobilyalar üretiyoruz ve bunları geliştiriyoruz. Çevrecilik, fonksiyonellik ve sürdürülebilirlik anlayışı içinde tasarımlarımızı ve üretimlerimizi güncelliyoruz. Bunu sadece tüketiciye yönelik bir anlayışla ele almıyor, sürdürülebilir yarınlar misyonumuzun bir parçası olarak da görüyoruz. Diğer yandan tüm bu unsurlar, sektörün büyümesi için de önem taşıyor. Her zaman ifade ettiğim gibi müşteri ihtiyaçlarına cevap verdiğiniz müddetçe ayakta kalabilirsiniz ve müşterinin ihtiyaçları artık doğayı ve toplumu da kapsıyor. Bu açıdan değişime ayak uydurmak zorundayız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir