Enerji uygulamalarında ‘Hukukun Üstünlüğü ’nün önemi

Enerji üretiminin güvenliği, verimliliği ve çeşitliliği ile ilgili çalışmaların ekonomik etkisi ile çevrenin korunması arasındaki dengenin sağlanması için temiz enerji üretimi sorumluluğu alınmalı ve hukuki düzenlemeler, standartlar ve yaptırımlar ile temini ve devamlılığı sağlanmalıdır. 

Elektrik enerjisi; insan yaşamının zorunlu bir ihtiyacı, toplumsal yapının, üretim, ticaret ve ekonominin vazgeçilmez ögesidir. Ancak bunun da ötesinde geleceğimizin ve sürdürülebilir çevre korumanın da en önemli unsurudur. Enerji üretiminin güvenliği, verimliliği ve çeşitliliği ile ilgili çalışmaların ekonomik etkisi ile çevrenin korunması arasındaki dengenin korunması için temiz enerji üretimi sorumluluğu alınmalı ve hukuki düzenlemeler, standartlar ve yaptırımlar ile temini ve devamlılığı sağlanmalıdır.  

Her toplumun yeterli, ödenebilir enerjiye gerekli çeşitlilikte erişme hakkı vardır. Enerji güvenliği sosyal bir insan hakkı olarak karşımıza çıkarken, enerji verimliliği ise üretimin en etkin şekilde ve az maliyetle yapılması ve kullanıma sunulmasıyla, sürdürülebilir bir çevre koruma politikasını hedeflemelidir. Enerji güvenliği ve verimliliği konusunda artık gelenekselleştiğini söyleyebileceğimiz bu bakış açısına kapımıza dayanan küresel iklim krizini de dikkate alarak muhakkak ki temin edilen enerjinin temiz enerji olması gerekliliğini de eklememiz gerekir.

İşte, bu ihtiyaçlar doğrultusunda her geçen gün artan çeşitlilikte enerji kaynaklarından elektrik üretimi ve teknolojisinin geliştirilmesi haberleri ile karşılaşmaktayız. Hatta o kadar ki artık enerji üretiminde kullanılan kaynaklar ve teknolojiler hayal gücümüzü zorlar niteliktedir. Enerji güvenliği ve verimliliğinin sağlanması, politik etkilerin dışına çıkılabilmesi ve geleneksel kaynakların yanında yenilenebilir kaynaklara dair teknolojinin geliştirilmesi, bu alanlardaki yatırımların desteklenmesinde büyük önem taşır. 

Bir yandan bu alanda Ar-Ge ve teknolojik gelişim çok büyük önem kazanırken diğer yandan her konu ve sektör uygulamalarında olduğu gibi enerji alanında da hukuka uygunluk büyük önem taşır ve buradaki etkisi bahsedildiği üzere insana ve çevreye daha doğrudan ve geleceğimizi de etkileyecek şekildedir. Zira bu alanda yaşanan en temel sorun; hukukun uygulanmasındaki zafiyetler, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün teminindeki ihmallerdir.

ENERJİ ÜRETİMİNDEKİ HUKUKİ İHMALLER, ÇEVRESEL SORUNLARA YOL AÇMAKTADIR

Bu alanlarda hukuka uygunluğun ihmalinin başlıca birkaç temel ve önemli sonucu vardır ki; bunların başında elbette ki çevrenin korunması bakımından ortaya çıkan zafiyetler gelmektedir. Söz konusu enerji kaynaklarının kullanımı öncesinde yapılacak bilimsel çalışmalara dayanan çevre koruma denetimleri, kurulan santrallerin işletme süreçlerindeki uygulama gerekliliklerinin hukuki düzenlemelerinin detaylı olarak hazır olması ve daha da önemlisi bunların etkin ve istikrarlı uygulandığının denetlenmesi gerekmektedir. ÇED gerekliliğinin tartışıldığı bir enerji üretim uygulamasının hukuki olduğundan bahsetmek söz konusu dahi olamaz. Hukukun üstünlüğünün en fazla zarar gördüğü alanlardan biri olan enerji üretim sektörü, aynı zamanda uyulmayan yargı kararları örnekleri ile hukuk devleti yapısına zarar verdiği gibi uzun vadede geri dönüşü olmayacak çevre katliamlarına da çanak tutmaktadır. Kısacası, uluslararası standartlara uygun ve eksiksiz denetim ve raporlamaların mevzuata uygun olarak yapılmasının zorunlu kılınması, denetlemeler ile sürdürülür kılınıp, caydırıcı yaptırımların da icraya konması beklenmektedir.

Önemine binaen, enerji sektörü uzun zamandır gerek yerli gerekse uluslararası yatırımcılar bakımından önemli bir pazardır. Hukukun üstünlüğünün gözetilmediği bir diğer alan olarak söz konusu yatırımcıları mağdur edecek şekilde uygulama kriterleri ve hukuki süreçlerdeki sık değişiklikler ilgiyi tereddüde düşürse de enerjinin hayatımızdaki vazgeçilmez ve her geçen gün artan önemi doğrultusunda bu alanda çalışmaların devam edeceğine şüphe yoktur.

Nitekim, özellikle dünyada genel olarak yaşanan enerji yetersizliği ve küresel iklim krizi, yeni enerji kaynakları konusunda teknolojik çalışmaların hız kaybetmeden devamlılığını sağlamaktadır. Ülkeler hızla bu alanda hukuki düzenlemeler yapmakta ve Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat politikası ve düzenlemeleri yaygınlaşarak benimsenmektedir. Sera gazları ve karbondioksit salınımını en aza indiren enerji kaynakları ve üretim metotları konusunda arayışlar, çalışmalar ve teknoloji girişimlerinin sayısı artmaktadır. Elektrik üretiminde fosil yakıtların sona erdirilmesi için yenilenebilir kaynaklara yüklü yatırımların yapılması, destekleyeci teşviklerin sunulması beklenmektedir.

İfade ettiğimiz gibi, enerji üretimi çok fazla parametresi olan bir alandır ve temiz kaynaklardan üretilmesinin öneminin yanında enerjinin verimli, ucuz, sürdürülür şekilde ulaştırılmasının temin edilmesi gerekmektedir.

Rüzgar, güneş, denizler ve okyanuslardaki dalga enerjisi, gel-git enerjisi ve hatta denizlerin yüzeyi ve derinleri arasındaki ısı farkından enerji üretimi gibi insanın hayal gücünü zorlayan ama doğada hazır bulunan kaynaklardan enerji üretimi yenilenebilir, sınırsız ve güvenilir kaynaklar olarak hazır olarak karşımızda durmaktadır. Önümüzdeki engeller ise bunların teknolojilerinin geliştirilmesinin zaman ve önemli bütçeler gerektirmesidir.

Bir yandan da artan bu tüketimi yönetebilecek ve çevrenin korunmasına da hizmet edecek şekilde temiz enerji teknolojilerinin uygulamaya geçmesinin ekonomik olarak desteklenmesinin yanı sıra uygun düzenlemeleri, standart ve yönetmelikleri oluşturarak hukuki altyapısını hazırlamak ve bunların hızla benimsenmesini sağlamak gerekmektedir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir