Karlı Bir Kış Masalı La Clusaz

Fransa Alpleri’ne komşu Mont Blanc Dağları’nda, karlı bir kış masalı La Clusaz. Hatta çocukluğumuzdan kalma, simli pullu yeni yıl kartpostalı. Eşsiz doğası, uçsuz bucaksız kayak pistleri, rüya gibi şaleleri, şömine başı sohbetleri, ay ışığı partileri, lüks restoranları, barları, sıcak su havuzları ile Avrupa jet-set’inin en popüler kayak merkezi.

 

Sisli bir kış sabahı, Fransa’nın Lyon kentinden yola çıktık. Karlı bir kış masalı yaşamak için Alpler’in uzantısı olan ve aynı zamanda Fransa ile İtalya arasında doğal bir sınır oluşturan Mont Blanc Dağları’na doğru yol alıyoruz. Avrupa’nın en yüksek dağı olan Mont Blanc, Chamonix, Val d’Isére, Mégeve gibi dünyanın en gözde kayak merkezlerine ev sahipliği yapıyor. Biz onların hepsini geride bırakıp, bu beyaz dağın en kuzeyinde yer alan La Clusaz’a gidiyoruz.

Sık ormanlar çıkıyor karşımıza, ormanların arasında sakin göller. Gölde yüzen kuğular ve ördekler… Huzur ve dinginlik… İrili ufaklı dağ köylerinden geçiyoruz. Bacası tüten köy evleri, sabah sisinde hâlâ uyku mahmuru. Yol üstündeki küçük kasabaların sıcacık pastanelerinde mola verip, kahve içip taze çörekler yiyoruz. Sonra da çan kuleli köyleri ardımızda bırakıp büyülü bir kış masalı vadeden karlı zirvelere doğru yol almaya devam ediyoruz. Dağların dorukları bembeyaz karlarla kaplı. “Geyik çıkabilir” işareti olan tabelalar iyice sıklaştı.

Pazarda Peynir Şarap Tadımı

Dağın yükseklerine doğru çıktıkça, doğanın zenginliği artıyor, manzaraların muhteşem güzelliği ise insanın aklını başından alıyor. La Clusaz’ya birkaç kilometre kala, Thônes kasabasına uğruyoruz. Kasaba girişindeki küçük köprünün altından, karlı dağların buz gibi suları akıyor. Fileleri sebze ve meyve dolu kadınlar geçiyor yanımızdan. Kadınların geldiği yönü takip ediyoruz ve Thônes kasabasında Cumartesi günleri kurulan yerel pazarın içine dalıveriyoruz. Bütün kabaklar, biberler, havuçlar, meyveler pırıl pırıl. Biz en çok peynircilerin tezgahında oyalanıyor, hepsinden küçük parçalar tadıyoruz. Peynirci Jean Jacques; “Çok şanslısınız çünkü peynir almak için en iyi yerdesiniz” diyor. Meğer meşhur Fransız peynirlerinin pek çoğu, Haute Savoie bölgesinde yer alan Thônes vadisinde üretiliyormuş. Özellikle de peynir fondü yapılan beafort peyniri.

Pazar tezgahlarının bir kısmı da ev yapımı şaraplarla dolu. Her tezgah başında da ne hikmetse bir iltifat, bir izzetikram. Şaşırıyoruz tabii, bir peynir, bir şarap, bir peynir, bir şarap tadımı derken, resmen kendimizi kaybediyoruz. Baktık pazarcılarla şakalar, gülüşmeler artıyor, çakırkeyif olmadan kendimizi kasabanın sıcak ve neşeli kafesine atıyoruz. Sert bir kahvenin ardından tekrar yola devam. Zaten La Clusaz ile Thônes kasabası arası 15-20 dakika. Yukarıda kar tatili yaparken çevre kasabaları ve köyleri gezmek için de bol bol vaktimiz olacak.

Simli Pullu Yeni Yıl Kartpostalı

Karlı çam ağaçları ve birbirinden süslü şaleler arasından geçip rüya gibi bir kasabaya varıyoruz. Kasaba girişindeki tabela; “La Clusaz’ya hoş geldiniz” diyor. Otel yolundaki son rampayı da çıkıyoruz ki, rampanın bitiminde kocaman bir ağaç ve altında da bir bank bizi bekliyor. Belli ki burası manzara seyretme tepesi. Hemen arabadan inip banka oturuyoruz. Karşımızda dört bir yanı çevreleyen karlı dağlar ve bu görkemli dağlar arasındaki vadiye kurulmuş şirin mi şirin dağ kasabası. Doğayla uyumlu kütük evler, yüksek çatılar, çam ağaçları, saçaklardan sarkan incecik buzlar… Bu muhteşem manzarayı uzun uzun seyrediyoruz. Gözlerinizi kapayın ve çocukluğunuzdaki o simli yeni yıl kartlarından birinin içinde dolaşmaya başladığınızı hayal edin. İşte, La Clusaz sokakları aynı öyle. Kasabanın doğayla uyumlu rustik mimarisi arasında küçük dükkanlar, şık mağazalar, kapısı çıngıraklı kafeler, lüks restoranlar yan yana sıralanıyor. Otel ve restoranların ahşap verandaları, kış güneşinin tadını çıkaran şık ve gösterişli konuklarla dolu. Biz de bir an önce valizlerimizi otele bırakıp onların arasına karışmak için can atıyoruz.

Hollywood Yıldızlarının Adresi

Tipik bir dağ evi tarzında yapılmış şale otelimizin resepsiyonundaki pano, Hollywood yıldızlarının, ünlü sporcu ve politikacıların hatıra fotoğraflarıyla dolu. Kimler yok ki aralarında; şahane güzellikleriyle Audrey Hepburn ve Grace Kelly, Robert Redford, Gerard Depardieu, Anne Hathaway, Robert de Niro, Juliette Binoche, Johhny Deep ve Vanessa Paradise, Bill-Hillary Clinton, Brad Pitt ve Angelina Jolie, Sting, Nicolas Cage ve daha pek çok ünlü isim. Bakalım bu gece hangi yıldızın yatağında uykuya dalacağız?

Kayak tutkunları La Clusaz’ya aşık olacaklar. Çünkü beş ayrı platodan oluşan bu kayak merkezinde, saatlerce ara vermeden kayak yapmak mümkünmüş. Teleferiğin bizi bıraktığı noktada tanıştığımız yakışıklı kayak hocası Nicolas öyle söylüyor. Farklı yükseklikteki bu platolarda, L’Etale’den Balme’a, Beauregard’dan L’Aiguille’e ve hatta Monigod üzerinden kayak yapmadan asla ikinci kez geçmek mümkün değilmiş. “Burası senden hiçbir izin kalmadığı tek bölge” diyor Nicolas ve yanımızdan kayarak uzaklaşıyor. Sonra bir an arkasına dönüp sesleniyor: “Gece yarısı Bali Bar’da buluşalım.”

Soğan Çorbası, Peynir Fondü, Sıcak Şarap

Yalnızca doğanın güzelliği değil, La Clusaz’da her şey büyük bir keyif, zevk ve mutluluk sebebi. Dışarıda lapa lapa kar yağarken sıcacık bir kafeye sığınmak… Mis gibi kokan çorbalar, tam kıvamında dedirten kahveler, ağızda çıtır çıtır eriyen peynirli sufleler… Fonda çalan Fransızca şarkılar arasında gündelik hayatın sorunlarından uzaklaşıp ağız dolusu gülmek, şarkılara eşlik etmek… Minicik bir kafenin çıngıraklı kapısından girerken mantonun üstündeki karları silkelemek, sonra da şöminenin ateşinde üşüyen ellerini ısıtmak ve daha çok ısınmak için bir kadeh konyak söylemek… Dedim ya, her şey incelikli bir yaşam sanatına dönüşüyor burada. Yemek yemek de öyle.

Yemek konusunda da çok şanslı bir yerdeyiz. Öğle yemeğinde Cafe Georg’u şiddetle tavsiye ederim. Söylemesi ayıp, ben kendime önce bir soğan çorbası söyledim. Üstünde eritilmiş keçi peynirli, bir dilim kızarmış ekmekle geldi ve gerçekten nefisti. Sonra da keçi peynirli salata ve bir kadeh de kırmızı ev şarabı. Peynir fondüyü de unutmadık tabii ki. Malum buranın peynirleri çok meşhur. Kaldığım süre boyunca, tıpkı Heidi’nin dedesi Alp Amca’nın ocakta yaptığı türden erimiş peynirlere kendimi buladım ve böylece bir çocukluk hayalimi daha gerçeğe dönüştürdüm.

Ay Işığında Sokak Partileri

Gece olunca kayak tutkunları dolunayda kayak yapmanın keyfini çıkartırken, La Clusaz sokakları baştan sona açık hava partisine dönüşüyor. Hemen her otelin önünde bir eğlence var. Kasaba meydanına kurulan orkestra müzikler çalıyor, herkes sıcak şarap içip dünyanın dört bir yanından gelen yeni arkadaşlarıyla danslar ediyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise partiler neşeli gruplarla dolan kalabalık barlarda sürüyor.

Beyaz Büyüye Teslim Olduk

Günler de geceler de çok uzun La Clusaz’da. Hatta bu şahane dağ kasabasında oturacak vakit dahi bulamadık. Teleferikle dağın doruklarına çıktık, ormanda uzun yürüyüşler yaptık, kar yağarken sıcacık havuzlara girip mutluluktan eridik, kızakla kayıp hızın hazzına vardık, hatta buz pateni denemeleri bile yaptık.

La Clusaz’daki son sabahımızda, bu güzel büyüyü hafızama kazımak için balkona çıkıyorum. Yeni yılın ilk karı burnumun üstüne düşüyor. Nerede okumuştum hatırlamıyorum, yeni yılın ilk karı düşerken tutulan dilekler gerçek olurmuş. “Beyaz ipek gibi yağdı kar” diye başlayan bir şiir geliyor aklıma. Sonra da kalbimden geçen dileği kar tanelerine fısıldıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir