Teknolojik altyapı eşit değilse yöntemler çeşitlendirilmeli

Teknolojik altyapının bütün öğrencilerde eşit olmadığı bir durumda, ders kurallarının standartlarının uyumunun denetlenmediği bir altyapıda, uzaktan öğretimde bütün dersler için seçilen tek yöntem yeterli değildir. Ayrıca bu teknolojik altyapı bir yandan öğrenciyi dersin içinde aktif bir şekilde tutarken diğer yandan öğretim görevlilerinin iş yükünü artırmayacak şekilde sistematize edilmelidir.

 

 Bilgisayar mühendisliği eğitimini bitirdikten sonra elektronik ticarete ilgi duyduğumdan dolayı yüksek lisans ve doktora eğitimini bu konuya yönelik olarak sürdürmüş ve akademisyenliğin büyüsüne kapılıp bu meslek dalında ilerlemeyi tercih etmiştim. Doktora eğitimini tamamladıktan sonra da her akademisyen gibi bizim için önemli bir aşama olan doçentlik sürecine hazırlanılması gerekiyordu.

 

Yalnız bu süreçte doçentlik kriterlerini sağlayabilmek için yayınladığınız makale, kitap, katıldığınız konferans ve ilgili akademik faaliyetlerinizin de doktora tez konusunda olması doçentlik kriterlerine göre etkisiz sayılıyordu. Doçentlik kriterlerine göre, doktora tez konusu dışında akademik faaliyetler yürütüyor olmanız gerekiyordu. 

 

Bu kriterleri ilk öğrendiğim zaman bana biraz mantık dışı gibi gelmişti. Çünkü yıllarca çaba sarf ettiğiniz bir alanda uzmanlaşıp, doçentlik aşamasında başka odak noktalarını seçerek akademik faaliyet göstermeyi, geçmiş emeklerin ziyan olması şeklinde algılamıştım. Bu süreçte başka bir odak noktası seçerken karşıma çıkacak engellerin başında araştırma yapılacak konuya yönelik veri toplanabilecek kaynaklara olan erişim imkanı geliyordu.  

 

Ben bu açıdan şanslıydım çünkü o yıllarda üniversitemiz gerek maliyetleri düşürme gerek teknolojik altyapıyı etkin olarak kullanma fırsatını düşünerek üniversite birinci sınıfta zorunlu olan tarih ve Türkçe derslerini uzaktan eğitim yöntemiyle sürdürmeye karar vererek, bir uzaktan eğitim merkezi kurdu. Başına da o süreçte bana destek veren ve sonrasında akademik yol gösterici olan Prof. Dr. Gonca Telli hocamızı getirdi. Bu süreçte uzaktan eğitim üzerine makaleler, kitaplar, konferanslar ve sempozyumlar şeklinde birçok akademik faaliyet içerisinde bulundum. Hatta uluslararası uzaktan eğitim üzerine projelerde de çalışma fırsatım oldu. Bu yazıda “uzaktan eğitim olmalı mı, olmamalı mı? Olacak ise nasıl olmalı” konularını özetlemeye çalışacağım. Ayrıca pandemi döneminde üniversitelerde yaşadığımız süreci de değerlendireceğim. 

 

PANDEMİDE UZAKTAN EĞİTİM EMEK YOĞUN BİR SÜREÇ YARATTI

Uzaktan eğitimi değerlendirirken öncelikle yararlarını, sonrasında karşılaşılan sorunları ve bu sorunları çözmek için gerekli yöntemleri açıklayacağım. Uzaktan eğitimin faydalarını listelemeye başladığımızda zaman ve mekandan bağımsız olarak eğitim alma şansı sunması, özellikle sınıf içinde farklı seviyede öğrenme yeteneği olan öğrencilerin daha etkin olarak eğitimden yararlanması, öğretim üyesinin daha fazla öğrenciye ulaşmasının sağlanması sayılabilir.  

 

Karşılaşılan sorunların genelinde uzaktan eğitim sisteminin altyapısının dayandırıldığı teknolojik imkanlar ile bu eğitimi alacak öğrencilerin teknolojik altyapılarının uygunluğu şeklindeki konular öne çıkıyor. Ayrıca öğretim üyelerinin çevrim içi ders süresinde öğrencinin ders sırasında anlatılan konuya yönelik tepkilerinin değerlendirilmesi, anlık reaksiyonlara göre öğretim yönteminin değiştirilmesi ve eğitim sürecinde kullanılan standartlar, kurallar ve sınıf içi değerlendirmelerin kalitesi konuları geliyor.  

 

Özellikle, pandemi sürecinde öğretim üyesi olarak sınıfı içi eğitim materyallerine harcanan süre ders saatinin neredeyse 4-5 katına denk geliyordu. Ayrıca öğrencinin takip edilmesi ve değerlendirilmesi için harcanan süreler ile eğitim düzeyinin artırılmasına yönelik çabalar öğretim üyelerinin çabasını artırtırdı. Pandeminin ilk zamanlarında öğretim üyelerinin koyduğu kuralları belirlemesinde esneklik daha fazlaydı, sonrasında bu kurallar esnetildi. 

 

Örneğin, ben derslerimde bütün öğrencilerimin kameralarının açık olmasını ve derse katılmalarının zorunlu olmasını tercih ederken üst yönetim, kameraların açık olması zorunluluğunu kaldırdı. Bir süre sonra birçok öğretim üyesi, etkileşimli ders yapmak yerine radyo programı sunarmış gibi konuların karşı taraf nezdinde anlaşılmadığını sorgulamadan ders yapar hale geldi. Özellikle, çevrimi içi sınavların sonucu olarak ders notlarının çarpıcı şekilde iyileştiğini gözlemledik. Geçtiğimiz bahar döneminde yaptığımız yüz yüze eğitim sürecinde ise öğrencilerimizin iyi not aldığı derslerin içeriklerini ilk defa duyuyormuşçasına tepkiler verdiğini üzülerek deneyimledik. 

 

UZAKTAN EĞİTİM OLMALI MI OLMAMALI MI? 

Teknolojik altyapının bütün öğrencilerde eşit olmadığı bir durumda, ders kurallarının standartlarının uyumunun denetlenmediği bir altyapıda, uzaktan öğretimde bütün dersler için seçilen tek yöntem yeterli değildir.  

 

Ayrıca öğretim üyesinin etkin anlamda uzaktan eğitim şeklinde verdiği dersi, belirli bir düzeyde tutmak adına harcadığı içerik üretme süreci klasik bir derse göre katbekat fazladır. Öğretim üyesinin ders yükü, teknolojik imkanları ve dersi etkin olarak vermek adına belirlediği kurallara üst yönetimin müdahale etmesi önlenmekle beraber mutlaka derslerin etkinliği de denetlenmelidir. Bununla beraber uzaktan eğitim ile öğrencilerin ve akademisyenlerin sosyalleşme ihtiyaçlarını da düşünmek gerekir. Özellikle, üniversiteler fikirlerin paylaşıldığı, tartışıldığı yerler olmalıdır. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir