Turizm sektöründe ‘Dijitalleşme ve Kuşaklar Arası Etkileşim’

Z ve Alfa kuşakları, tüketici ve çalışan olarak “talepkar, verdiğinin karşılığını isteyen, beklentisi yüksek, benchmark analiz yetisi gelişmiş, objektif gözlemlere eğilimli” bireyler olarak görülüyor. Bu da özellikle turizm gibi deneyim yolculuğu rezervasyon aşamasında başlayıp konaklama sonrasında bıraktığı yorumuna gelecek cevabın tatmini ile son bulan bir sektörün bu yöndeki araştırmaları daha fazla destekleme mecburiyetini doğuruyor.

Pandemi sonrası hayatımıza giren yeni normal anlayışı ve günümüzün teknolojik gelişmeleri ardından kurumlar için teknolojiyi ana odağa almak, bunun gücünü tüm kurum parametrelerine entegre edebilmek adeta kaçınılmaz bir gerekliliğe dönüştü. Bugün iş dünyası, trendlere hızlı adapte olan çok daha çevik ve aynı zamanda bunu yaparken de çalışan odaklı bir anlayış geliştirmek zorunda. Turizm sektörü de tıpkı diğer sektörler gibi rotasını dijitalleşmeye çevirmeye, çalışanı ve çalışanın yeteneklerini merkezine alarak teknolojiyi işinin her alanında etkin şekilde kullanmaya gayret ediyor. Bu sebeple teknolojinin içine doğan Alfa kuşağı -şu an her ne kadar henüz çocuk yaşlarda olsa da- birçok sektörün gelecek planlarını şekillendirmesinde büyük rol oynuyor.
Aynı şekilde tıp ve uzay bilimleri konusunda birçok gelişimi artık doğal bir tepki ile takip eden, uzaktan çalışma, uzaktan eğitim gibi yeni kavramları pandemi ile beraber bizzat deneyimleyip hayatının bir parçası haline getiren Z kuşağı da turizm sektörü dahil birçok sektörün radarından hiç çıkmıyor.

Yakında hem misafirimiz hem de çalışanımız olacaklar

Her alanda olduğu gibi turizm sektörü de bu dönüşümü yakından takip ediyor. Aksi taktirde gelişen dinamiklerin gerisinde kalarak, gelir ve prestij kayıplarının söz konusu olabileceğinin bilinci ile kendini güncellemeye devam ediyor. Zira dijitale odaklı iş geliştirme sistemleri bugün yalnızca pazarlama alanında değil; turizmin her kolunda, tüketicinin satın alma aşamasından tutun ürünü deneyimleme aşamasına ve görüş bildirme sürecine kadar gelir ve memnuniyet yönetiminin de önemli bir unsuru haline gelmiş durumda. Z ve Alfa kuşaklarının bu değişim dinamiklerine diğer kuşaklara göre daha hızlı adapte olduğu da aşikar. Bu sebeple de dijitalleşen turizm sektöründe dijital platformların en önemli kullanıcısı olan Z kuşağının ve arkasından yetişen Alfa kuşağının bu sektördeki rolüne ve önceki kuşaklara göre farklılıklarına ilişkin birçok araştırma günümüzde oldukça ilgi çekiyor. Bu araştırmaların, bu jenerasyonların sadece tüketici rolü kapsamında değil, aynı zamanda “birer çalışan” olarak da irdelenmesi ise ayrıca önem arz ediyor. Her geçen gün sosyal yaşamda ve iş yaşamında etkisini ve ağırlığını artıran dijitalleşme ve ilgili platformların en etkin kullanıcıları olan ve olması beklenen bu iki kuşağın turizm hizmetlerini hangi şekillerde, nasıl kullanabileceğini irdelemeyi amaçlayan birçok çalışma yapılıyor.

Z kuşağı destinasyon seçimi odaklı ve çevreye duyarlı

 Günümüzde takibi yakından yapılmaya başlanan, adeta daha önce benzeri hiç dünyaya gelmemiş bir nesil olarak da bakılan 1996-2010 yılları arasında dünyaya gelen bireyleri kapsayan Z kuşağı “gelişmiş teknolojinin yaygın ve agresif şekilde kullanıldığı bir zaman diliminde dünyaya gelen” bir nesil olarak anılıyor. İki yaşından itibaren dil öğrenebilme, akıllı cihazları erken yaşta kullanabilme, eğitim hayatına erken yaşta başlama fırsatları nedeniyle de teknolojik imkanların adeta içinde büyüyen bir nesil olarak tarihe geçiyor. Motor becerileri ve zeka düzeylerinin diğer nesillere göre yüksek olduğu öngörülen bu nesil, bugün gerek tüketici gerek çalışan rolleri ile “dayanışma odaklı, yaratıcı, güvenliğine düşkün, harcadığı paranın ve emeğinin karşılığını somut olarak sorgulayan, daha bireysel, teknoloji odaklı seçimler yapan, sanal sosyalleşme türlerine daha alışkın olmaları nedeniyle de yalnız yaşamaya ve yalnız seyahat etmeye meyilli” bir profil çiziyor. 

Turizm açısından değerlendirildiğinde ise X ve Y kuşaklarına göre çok daha genç olan, çalışma hayatının en genç nesli olan Z kuşağı, gelir durumu az olması nedeniyle seyahate daha az bütçe ayırabiliyor. Seyahat seçimlerinde ise, daha bağımsız hareket edebilecekleri hizmet türlerine, oyun ve eğlence ile spor olanakları olan seçeneklere, sağlıklı yaşam odaklı alternatif turizm çeşitlerine ilgi duyuyor. Turizm faaliyetini yalnızca konaklama yapacağı yer ile değil, verdiği sınırlı paranın karşılığını en etkin şekilde sunacak bir “destinasyon seçimi” olarak değerlendiriyor. Özetle, seyahat sebebi her ne olursa olsun (tatil, iş vb.) gittiği yerde yeni tatlar keşfetmeye, yeni deneyimler elde etmeye odaklı bir bakış açısı ile kodlanıyor. Karar vermelerinde ise öncelikli olarak dijital platformlardaki yorumlar, trendlere uyum, fiyat ve hizmet politikalarındaki istikrar ve sürdürebilirlik politikalarının işlevselliği etkili oluyor. Resepsiyona uğramadan odasına güvenle çıkabildiği mobil check-in imkanı sunan, sorunsuz ve sınırsız wi-fi kullanımı yapabildiği, menüsünde ihtiyaç duyabileceği sağlıklı, vegan ürünlerin bulunduğu, az temaslı ve diyaloglu, temiz ve güvenli bir hizmet sunan, çevreye duyarlı işletmeler açık ara öncelikli tercihi oluyor.

Alfa daha sorgulamaya başlamadı bile!

 Henüz tek başına seyahat etmeye başlamamış olan 2011 ve 2025 yılları arasında doğan/doğacak bireyleri kapsayan Alfa kuşağının ise Z kuşağında olduğu gibi yaşam tarzlarını ve seyahat tercihlerini şekillendiren baskın unsurun yine teknolojilik gelişmeler ve buna olan adaptasyon becerisi olduğu görülüyor. Şu an seyahat satın almalarının büyük bir bölümünü ebeveynleriyle yapan, kelimenin tam anlamıyla teknolojinin içine doğmuş Alfa kuşağı da Z kuşağı kadar hatta belki de daha da çok sorgulayan bir karakterde yetişiyor. Dijitalleşme dönüşümüne adapte olan, çevreye duyarlı pazarlama ve işletme politikaları ile ön plana çıkan, taahhütlerini alenen duyuran ve bunun arkasında duran işletmelere yönelecekleri de şimdiden açıkça öngörülebiliyor.

Gelenekselle Z ve Alfa’yı mutlu etmek mümkün mü?

 Geçmişin koşullarına göre değil, geleceğe yönelik belirsizliklerle baş edebilecek düşünme yetisine sahip, problem çözmede yetenekli ve otokontrol mekanizmaları yüksek olan bu iki nesil gerek tüketici gerek çalışan olarak “talepkar, verdiğinin karşılığını isteyen, beklentisi yüksek, benchmark analiz yetisi gelişmiş, duygusal bağdan çok objektif gözlemlere eğilimli” bireyler olarak görülüyor. Bu da özellikle turizm sektörü gibi beklentiye, hayale hizmet eden, deneyim yolculuğu rezervasyon aşamasında başlayıp konaklama sonrasında bıraktığı yorumuna gelecek cevabın tatmini ile son bulan bir alanın bu yöndeki araştırmaları daha fazla destekleme mecburiyetini doğuruyor. Yakın geleceğin potansiyel otel misafiri ve çalışanı olan bu nesle geleneksel ağırlama tutumlarının özümsetilmesinin yanında, dijital çağın gerekliliği olan dinamik hizmet ve insan kaynağı politikalarının da geliştirildiği bir sektör anlayışı ile yaklaşılması şart görünüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir