Mustafa Kemal’e göre tüm problemler,parçalarına bölünerek çözülebilirdi

Her ne kadar Peter Drucker’a göre durumun kök nedenini bulmaya çalışırken bir hipotez ile yola çıkılsa da Mustafa Kemal bir hipoteze dayanarak yola çıkmazdı. Ona göre analizler mutlaka gerçeklere dayanmalıydı. Dolayısıyla durumun analiz edilmesi ve gerçek bilgilerin toplanması onun için çok önemliydi: Önyargısız, beklentisiz ve hipotezsiz bilgiler…

Zamanımızı “bilgi çağı” olarak nitelendirdiğimiz çok olur. Ancak büyük liderler ve yöneticiler bilgiye her zaman çok önem vermiş ve yönetimlerini bilgi ile sağlamışlardır. Belli konularda bilgili olmak, çalışanlar ve rakipler üzerinde iyi bir izlenim bırakılmasını sağlamakla kalmaz, aynı şekilde zamanında oluşan bilgi, yöneticinin çözümler üretmesini, fırsatları görmesini ve fırsatlar yaratmasını sağlar. Etkili bir lider hiçbir zaman elindeki bilgilerle yetinmez ve ikinci elden gelen bilgilere de gereğinden fazla değer vermez. Bunun yerine tam bir bilgi akışını kontrollü bir şekilde sağlayacak bilgi ağını kurar. Kendisine ilk ağızdan yeni bilgilerin düzenli şekilde akmasını sağlar. Dahası, etkili bir yönetici, bu bilgi kaynaklarının farklı dünya görüşleri olduğunu ve olaylara farklı açılardan baktıklarını bilir ve kararlarını buna göre verir. Örneğin, iyi bir yönetici, pazarlama departmanındaki bir satıcının piyasadaki hareketleri her zaman iyimser bir yaklaşımla değerlendirdiğini; üretim departmanındaki başka bir yöneticinin ise daha kötümser yaklaştığını bilir. Etkili bir yönetici, karar vermeden önce çok iyi bilgi toplar ve bunu gözleriyle, kulaklarıyla sürekli yapar. Gelen bilgileri de bilginin kaynağına ve bilginin yapısına göre sürekli değerlendirir.

En Etkili Silah Rütbe Değil Gerçeklerdir

Bütün tartışmaları kazanacak garantili bir metot mu arıyorsunuz? Her zaman kazanmanızı sağlayacak bir yol vardır. Bu yapay ya da sözcüklere dayalı bir oyun değildir. Yeni de değildir. Aslında çok açıktır ve hatta o kadar açıktır ki genellikle gözden kaçırılır. Buna “gerçeklere hakim olmak ve hükmetmek” denir. Bir tartışmayı veya problemi kazanmanın yolu, bu konudaki gerçekleri en açık şekliyle bilmek ve onları sıraya sokmaktır.

Mustafa Kemal, gerçeklerin büyük kullanıcısıdır. Mustafa Kemal’in kaleme aldığı ve Kurtuluş Savaşı’nın öncesini ve kendisini anlatan Nutuk kitabı tam 665 sayfadır. Bu kadar sayfanın 368 sayfası tamamen saf gerçeklerden ibarettir. Bir problemde en etkili silah, gerçeklerdir. Otorite değil, rütbe değil, göz kamaştıran coşkulu bir konuşma değil, yalnız ve ancak gerçeklerdir.

Mustafa Kemal’in “gerçeklerle düşünce ve karar sistemi”, başarısının temellerini oluşturmaktadır. Verdiği kararlarda her zaman şunu görmekteyiz: “Problem yoktur, sadece fırsatlar vardır.” Mustafa Kemal’in karar vermesinde ve davranışlarında izlediği yol olarak farklı bir tarzı görmekteyiz. Bu tarzda sembolize etmeye çalıştığımız kavramları şöyle özetleyebiliriz:

Analitik: Duygusal etmenlerle değil, tamamen hesap ve metodolojiye dayanan bir yaklaşımdır. Temelini kendini ve karşısındakini anlamaktan alır.

Deneme ve yanılma: Bir uygulamayı teoride kalmayıp deneyerek sonucunda ortaya çıkacak başarılı ve başarısız sonuçları bizzat gözlemleyerek bir sonuca ulaşmaya çalışmaktır.

Olumlu: Her zaman çözüme yönelik bir bakış açısını sembolize eder. “Hedefe doğru gitmek için şimdi ne yapmalıyız” diye sorar.

Uğraş: Hiç bitmeyen bir döngü, sürekli çaba gerektiren bir yaklaşım tarzını sembolize eder. “Hiç dinlenmemek üzere yola çıkanlar hiç yorulmazlar” der. Mustafa Kemal.

Bu yaklaşım, önce analiz sonra da aksiyon ile takip edilen bir yaklaşımdır. “Problem yoktur sadece fırsatlar vardır” yaklaşımı işte bu dört aşamalı tarzın bir sonucudur. Mustafa Kemal, problemi bir engel olarak değil, öncelikle bir sonuç olarak değerlendiriyordu.

İyi karar, bizi çevreleyen tüm gerçekler iyi analiz edildikten sonra verilen karardır.

Mustafa Kemal’e göre tüm problemler, parçalarına bölünerek çözülebilirdi. Her ne kadar Peter Drucker’a göre durumun kök nedenini bulmaya çalışırken bir fikir ile (hipotez) yola çıkılsa da Mustafa Kemal bir hipotezden yola çıkmazdı. Mustafa Kemal’e göre analizler mutlaka gerçeklere dayanmalıydı. Dolayısıyla durumun analiz edilmesi ve gerçek bilgilerin toplanması onun için çok önemliydi: Önyargısız, beklentisiz ve hipotezsiz bilgiler…

Bir Fransız gazetesinde Mustafa Kemal ve Enver Paşa ile görüşmeler yapan bir Fransız gazetecinin yorumu şöyleydi: “Enver Paşa, büyük plan ve projeler karşısında kolayca coşkuya kapılıp ateşleniyor, umutlanıyor. Ayrıntılar onu ilgilendirmiyor. Mustafa Kemal ise gerçekçi. Parlak tasarılar onda güvensizlik duygusu uyandırıyor. O, kararlarını tam ve uzun düşünce ve hesaplamalardan sonra veriyor.”

Aradaki başarı farkı ne kadar açık değil mi? Mustafa Kemal, savaşın ve siyasetin duygularla yönetilemeyeceğini çok iyi biliyordu.

Mustafa Kemal Bilfiil Gözlem Halindeydi

Mustafa Kemal’in, yönetici olsaydı, göstereceği en önemli başarı farklılıklarından biri, karar verme ve analiz etme yöntemindeki farklılığı olurdu. İşletmelerde kullanılan karar verme tekniklerinde bir hipotez (bir fikir, düşünce) kullanılarak karar verilmektedir. Daha açık bir ifadeyle, belli bazı kararlar (seçenekler) belirlenir ve bunlar eldeki gerçeklere göre test edilir ve değerlendirilir. Çıkan değerlendirme sonuçlarına göre karar verilir. En temelde karar vermek demek, belirli amaçlara ulaşacak yollar arasında bir seçimdir. Şu halde karar vermeyi, birbirini izleyen bir seri faaliyetten oluşan bir süreç olarak düşünmek mümkündür:

  1. Amacı belirleme veya sorunları tanımlama
  2. Alternatifleri belirleme
  3. Karşılaştırma ve değerlendirme
  4. Seçim yapma, karar verme

Geleneksel gibi görülen bu tarz, aslında önemli farklılıklar içerir. Birçok yöneticiye göre gerçekleri (ölçülebilir, tanımlanabilir, objektif gerçekler) toplamak herhangi bir aşamada yapılabilmektedir. Birçok kişiye gerçekleri toplama konusunda talimat verdiğinizde bile çoğu, zaten kendi kafalarında önceden verdikleri kararlara uygun gerçekleri toplama eğilimi gösterirler. Olaylarda kendi bildikleri ve yaptıkları şeyleri yakalamaya çalışırlar. Bu yaklaşım, bir yöneticiyi ve performansını olumsuz etkileyen en önemli gerçeklerden biridir. Bu engel Mustafa Kemal’de hiçbir zaman gözlenmemiştir. Mustafa Kemal, bir fikri kafasında oluşturup buna uygun gerçekleri oluşturmak yerine, önyargısız bir şekilde gerçekleri topladıktan sonra yeni fikirleri oluşturmakta ve buna uygun karar vermektedir. Tüm yazmış olduğu rapor, mektup, telgraf, vb. dokümanların yapısı incelendiğinde görülür ki; gerçekleri görme, tespit etme ve açık seçik ortaya koymak konusunda herkesten fazla zaman ve emek harcamıştır. Karar verme sürecindeki bu farklılık, Mustafa Kemal’in aldığı kararlardaki başarısının temellerini oluşturmaktadır.

Diğer bir farklılık da elde edilen bu gerçekleri bilfiil kendisi gözlemlemekte, kendisi ölçmekte ve olay yerinde yaşamaktadır. Çanakkale Savaşı’nda sol göğsüne şarapnel parçasının gelmesine rağmen, cebindeki saat sayesinde kurtulması, Mustafa Kemal’in bu özelliğini bize hatırlatır. Kendisi bilfiil cephede ve gözlem halindedir. Kendisini yönetici olarak zihnimizde canlandırdığımız zaman, bizzat fabrika içinde, makinelerin aralarında gezindiğini, hatta işçilere nasıl çalışacaklarını uygulamalı olarak anlattığını ve onlara koçluk yaptığını hayal edebiliriz. Sadi Borak’ın yazdığı “Atatürk’ün Gizli Oturumlarda Konuşmaları” kitabında birçok defalar Mustafa Kemal’in, gerçekte birçok bilgi olmasına rağmen “Elimizde yeterli bilgi yoktur. Karar vermeyelim” ya da “Sonra karar verelim” dediğini görebilirsiniz. Karar vermemek de bir karardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir