Bu araştırma, 2019–2024 döneminde teknoloji girişimlerinin kapanma ve ‘zombi’leşme dinamiklerini analiz eden, Crunchbase, Dealroom, BCG ve McKinsey gibi güvenilir kaynaklara dayalı bir çalışmadır. Amacı, girişim ekosistemindeki risk desenlerini görünür kılarak, geçmişten öğrenilenlerle geleceğe ışık tutmak ve alınabilecek stratejik aksiyonlar için yol gösterici bir çerçeve sunmaktır.
2019–2024 dönemi, teknoloji girişimciliğinin belki de en çalkantılı ve öğretici beş yılı olarak tarihe geçti. Crunchbase ve Dealroom verilerine göre bu dönemde global erken aşama yatırım hacmi %40 daralırken, girişimlerin ortalama yaşam süresi %25 kısaldı. 2021’in kolay sermaye döneminden 2023’ün sıkı para politikasına geçiş, bir nevi ekosistem stres testi yarattı. Sonuç olarak, sermaye bolluğundan likidite kıtlığına geçen bu beş yılda yatırımlar azaldı ama başarısızlık oranları keskin biçimde arttı.
Vulpinia olarak yürüttüğümüz analiz, 6 temel teknoloji dikeyini kapsıyor: DeepTech, EmergingTech, GameTech, CleanTech / EnergyTech, CleanTech, Agri / FoodTech, ve MobilityTech.
Bu çalışma, teknoloji girişimlerinin %70 ila %90’ının 24 ay içinde kapanma veya bir sonraki tura geçememe riski taşıdığını ortaya koydu. Bulgular, yatırımcı davranışları ve kurucu ekiplerin olgunluk düzeyleri arasındaki güçlü ilişkiyi doğruluyor. En çarpıcı çıkarım ise: sermaye bolluğu, başarısızlığı azaltmıyor; yalnızca geciktiriyor.
1. Yatırım Turlarına Göre Gerçek Kapanma Tablosu
Girişimlerin hayatta kalma şansı yatırım turuna göre dramatik şekilde değişiyor. Bootstrapping ile başlayan girişimlerin %80–90’ı, Pre-Seed aşamasındakilerin ise %85–95’i yolun başında eleniyor. Seed aşamasında dahi %65–90 oranında kapanma riski söz konusu.
Series A’ya ulaşabilenler için tablo biraz iyileşse de hâlâ %40–80 oranında başarısızlık riski mevcut. Series B’de bu oran %30–50’ye, Series C–E’de %15–35’e düşüyor. Nihayet IPO aşamasına gelenlerde kapanma oranı %0–5 gibi çok düşük seviyelere iniyor.
Bu dağılım, yatırım ekosisteminde risk yoğunluğunun özellikle ilk 24 ay ve erken aşamalarda kümelendiğini göstermektedir. Erken aşamada sermaye koyan yatırımcılar, bu nedenle ortalamanın üzerinde risk üstlenmektedir. Ancak aynı zamanda bu aşamada hayatta kalabilen azınlık, daha sonraki aşamalarda istatistiksel olarak çok daha güçlü bir başarı olasılığına sahiptir. Bu durum erken aşama yatırımın temel karakteristiğini oluşturur: yüksek başarısızlık ihtimali ile birlikte, hayatta kalanlar için yüksek değer yaratma potansiyeli.
Bu oranlar, teknoloji dikeylerine göre belirgin şekilde farklılık gösteriyor ve her dikeyin risk eğrisi kendi dinamiklerine göre şekilleniyor:
- DeepTech:
Ortalama kapanma oranı %87; validasyon ve Ar-Ge süresi uzun olduğu için erken aşamalarda elenme oranı %90’ı aşıyor. Ancak A turuna ulaşabilenlerin %50’si sonrasında yaşam döngüsünü uzatabiliyor. - EmergingTech:
Ortalama kapanma oranı %84; hype döngülerinin yarattığı dalgalanma nedeniyle 2021 sonrası yatırımların %70’i ikinci tura geçemedi. - GameTech:
Seed aşamasında %71 kapanma oranı; gelir var ama kâr yok paradoksu sürdürülebilirliği zorlaştırıyor. 2024’te yatırım hacmi %40 geriledi. - CleanTech / EnergyTech:
%73 kapanma oranı; sermaye yoğunluğu ve regülasyon bariyerleri en kritik zorluk. A–B arasında %20 oranında ek risk oluşuyor. - Agri / FoodTech:
%69 kapanma oranı; tedarik zinciri kırılganlığı ve düşük marj baskısı belirleyici. 2024’te global fonlama 2021’e göre %70 düştü. - MobilityTech:
%65 kapanma oranı; donanım ağırlığı ve filo operasyon maliyetleri nedeniyle C–E turlarında %35–40 oranında ek kayıp yaşanıyor.
Bu veriler, yatırımın salt sermaye değil, doğru zamanlama ve metodoloji meselesi olduğunu açıkça gösteriyor. Erken aşama yatırım bir olasılık oyunu değil, süreç yönetimi disiplinidir.
2. Zombi Şirketler: Ekosistemin Görünmeyen Karanlık Madde’si
Kapanma oranlarını yalnızca resmi iflaslara göre okumak artık gerçeği yansıtmıyor. Ekosistemde giderek büyüyen bir zombi girişim kitlesi var: Faaliyet göstermeye devam eden ama büyüme ve yatırım kapasitesini kaybetmiş şirketler.
Vulpinia’nın 2019–2024 analizine göre teknoloji girişimlerinin ortalama %15–18’i zombi statüsünde. Bu girişimler ne ölür, ne yaşar. Operasyonlarını asgari seviyede sürdürür, ancak yeni müşteri, yeni gelir, yeni yatırım yaratamaz.
Zombi oranları dahil edildiğinde, gerçek başarısızlık oranı %90’ın üzerine çıkıyor.
Bu durumun üç kritik sonucu var:
- Yatırımcı tuzağı: Sermaye bağlanıyor ama geri dönüş (exit) gerçekleşmiyor. Portföyde donmuş sermaye birikiyor.
- Ekosistem yanılsaması: “Kapanmadı” diye aktif görünen binlerce girişim, aslında pazarın verimliliğini ölçmeyi imkânsız hale getiriyor.
- Yapay canlılık: Hibe ve küçük ölçekli kredilerle hayatta kalan girişimler, inovasyonun doğal seleksiyon döngüsünü bozuyor.
Zombi şirketler, bir ekonomide “sürdürülebilir başarısızlığın” en tehlikeli formudur. Sektör bazlı zombi oranları da bu tabloyu derinleştiriyor:
- DeepTech:
%20–22 — uzun Ar-Ge döngüsü ve geç gelir modeli nedeniyle büyüyemeyen ancak desteklerle ayakta kalan projeler. - EmergingTech:
%18–20 — hype sonrası yatırım ilgisinin azalması, özellikle yapay zekâ ve blokzincir girişimlerinde yüksek zombi oranı yaratıyor. - GameTech:
%15 — küçük ölçekli stüdyoların faaliyetlerini sürdürüp büyüyememesi en belirgin problem. - CleanTech / EnergyTech:
%17–19 — teşvik ve hibelerle ayakta duran, ancak pazar payı artıramayan girişimler. - Agri / FoodTech:
%16–18 — tedarik zinciri ve maliyet baskısı altında düşük tempolu yaşayan şirketler. - MobilityTech:
%20–25 — operasyonel maliyetlerin yüksekliği, filo tabanlı girişimlerde kronik bir zombileşme eğilimi yaratıyor. - Sektör Agnostik:
%12–15 — SaaS ve FinTech girişimlerinde gelir var ama büyüme yok sendromu öne çıkıyor.
Bu oranlar ekosistem genelinde ortalama zombi yoğunlunu %17 olarak kabul ettiğimiz koşulda; neredeyse her altı girişimden biri teknik olarak kapanmasa da ekonomik olarak donmuş durumda. Burada belirtilen kapanma oranları ve zombi oranlarının birbirini kapsamadığı vurgulanmalıdır: kapanma oranları tamamen faaliyetini sonlandırmış girişimleri, zombi oranları ise faaliyetini sürdüren ancak büyüme kapasitesini kaybetmiş şirketleri ifade eder.
Bu nedenle Vulpinia olarak risk analizlerimizde ve değerleme modellerimizde bu kapsamları da hesaplayarak sonuçlarımıza ulaşıyoruz. Sadece mevcut durumu değil, her sektörün zombi yoğunluğunu, yatırım geçiş oranlarını ve dayanıklılık katsayılarını dikkate alarak analiz yapıyoruz. Böylece ulaştığımız sonuçlar, geleneksel finansal değerlendirmelerin ötesine geçiyor ve daha tutarlı, daha öngörülebilir bir risk profilini ortaya koymamızı sağlıyor.
3. Sermaye Sorunu Değil, Süreç Sorunu
Veriler, başarısızlığın nedeninin sermaye eksikliği değil, süreç yetersizliği olduğunu gösteriyor. Bu sonuca, farklı yatırım turlarındaki performans desenlerinin karşılaştırılmasıyla ulaşıldı: IRL (Investment Readiness Level) düşük girişimlerin, benzer sermaye miktarına sahip ancak daha iyi süreç yönetimi sergileyen girişimlere kıyasla iki kat daha hızlı başarısız olduğu gözlemlendi. Kurucu ekiplerin planlama, validasyon ve pazar adaptasyonu aşamalarında yaptığı hatalar, sermaye bolluğu olsa dahi verimsizliği kaçınılmaz hale getiriyor.
Yatırımcı–kurucu uyumsuzluğu, yetersiz doğrulama, pazar ve ürün stratejilerinde erken yanılgılar, 24 ay içinde başarısızlığın en güçlü öngörücüleri.
Harvard, BCG ve McKinsey raporları da aynı noktayı destekliyor: Başarısızlıkların %70’i finansal değil, organizasyonel ve stratejik nedenlerden kaynaklanıyor.
Her yıl dünyada erken aşamada yapılan yaklaşık 150 milyar dolar yatırımın 90 milyar doları yanlış eşleşmeler, eksik analizler ve sübjektif kararlar nedeniyle kayboluyor.
Yani sorun para değil, metodoloji. Vulpinia olarak biz de tam bu noktadan yola çıkarak kendi sistemimizi yeniden tasarladık. Yatırım kararlarının sadece sezgiye değil, ölçülebilir olgunluk verilerine dayandığı bir yapı kurduk. VAM (Vulpinia Investment Analysis Model), bu gözlemlerden öğrenilen derslerle şekillendi; böylece sermaye dağılımını rastlantısallıktan çıkarıp sistematik bir doğrulama sürecine dönüştürdük.
4. Zamanın Ruhu: Ölçek Değil, Doğrulama Çağı
2021’in “herkese yatırım” döneminden sonra artık yatırımcı davranışları değişti. 2024 itibarıyla trend açık: yatırımcılar hız değil, doğrulama arıyor.
Bir girişimin ölçeklenebilir olması için önce test edilebilir olması gerekiyor. Ölçekleme, doğru tasarlanmış bir doğrulama sürecinin doğal sonucu haline geliyor. Bu dönüşüm, girişim ekosisteminin bir tür equilibrium point – yani denge noktasına – ulaştığını değil, pandemi sonrası aşırı ısınmış bir sistemin kendi doğal formuna geri dönmeye başladığını gösteriyor. Sermaye, büyüme ve doğrulama arasındaki bu yeniden dengeleme süreci, yatırım dünyasının rasyonalizasyon evresine girdiğini işaret ediyor. Bu yeni denge arayışı, dönemin ruhunu yani zeitgeist’ini temsil ediyor.
Artık yatırım dünyasında başarı, daha çok fon toplamakla değil, daha anlamlı metriklerle ölçülüyor. Bu, yeni dönemin yatırım mottosunu da belirliyor:
“Daha çok yatırım değil, daha doğru yatırım.”
5. Kapanmayı Yeniden Tanımlamak
Kapanma, ekosistemin başarısızlığı değil, doğal metabolizmasıdır. Her girişim ayakta kalmaz, ama hepsinin de ayakta kalması gerekmez. Ölüm, yenilenmenin ön koşuludur.
Vulpinia olarak amacımız, bu süreci optimize ederek daha etkili ve verimli hale getirmek, kaynakların doğru alanlara akışını sağlamaktır. Ekosistemde sermayenin isabet oranını artıran, sürdürülebilir büyüme ve yenilik üretimini teşvik eden bir yatırım döngüsü oluşturmayı hedefliyoruz. Yatırımcılar ve politika yapıcılar için temel odak artık net: Sermaye büyüklüğü değil, sermayenin isabet oranı.
Yatırım, hiçbir zaman tamamen veriye indirgenemeyecek kadar sezgiseldir; ama salt sezgiye bırakılmayacak kadar da rasyoneldir. Bu nedenle, onu bilimle sezginin birleştiği bir alan haline getirmeli; verinin rehberliğinde, sezginin iç görüsünü dengeleyen bir düşünce sistemiyle ilerlemeliyiz.
Kaynaklar: Crunchbase (2024), Dealroom, BCG, Carta, McKinsey Global Private Markets Review, Atomico, OECD Startup Dynamics Report, Vulpinia Research Dataset (2025)

