Tarih boyunca bu kadar kutsal olan kadın ne oldu da kutsallığını kaybetti?

Erkek egemen toplumlarda kadın;  hikâyelerin hep yan karakteri olmaya mahkûm edilmiştir.  Özellikle Anadolu coğrafyasında kadın olmak çok daha zor olmuştur. Doğumundan itibaren kadın önce “kız çocuğu” olarak annesinin yardımcısı olma rolü verildi, sonra “genç kız” olduğunda namus simgesi oldu, büyüdü “gelin” oldu;  kocasının karısı olmayı öğrendi. Artık tam yerini bulduğunu sandı toplum baskısı gördü; çocuk yapmak zorunda hissettirildi.

Belki tam hazır değildi ama herkes ondan doğurgan olup olmadığını kanıtlamasını istedi. Çocuk yaptı, “anne” oldu. Atık bir statü kazandı. Toplumda değer gördüğü bir konuma geldi. Zaman geçti ve çocuğu büyüdüğünde onu evlendirdi artık kadının mevkisi en değerli yerdeydi. Ve kadın son sıfatına sahip oldu; “Kayınvalide” oldu. Yaş almıştı, anne olmuştu, kayınvalide olmuştu da bir tek kadın olmanın ne olduğunu farkında olamamıştı . Bu ünvanlarla var oldu. Kız çocuğu olarak hayata başladığında önce kardeşlerine bakan, tarlada çalışan, ev işleri yapan biriydi. Aslında bir bakıma isimsizdi daha kötüsü ise görünmezdi. En çok ayıptır, kızlar öyle yapmaz lafını duydu. Oturmasına, kalkmasına, yemek yemesine hep dikkat etti oysa yaşıtları dışarıda top oynayıp bağırarak gülebiliyordu o sadece edebi öğrendi. Ne çocuk olmayı, ne de kadın olmayı öğrenemedi. Evlenene kadar sahibi babası, evlenince de kocası sahibi oldu.

Ama kendi hiç bir şeye sahip olamadı. Evi de çocuğu da kocasınındı. Kayınvalide olduğunda da sadece gelinine hükmedebildi. Oda bunu kullandı var gücüyle hemcinsine yüklendi. Hayatı boyunca ezilmişliğin, itilmişliğin, kakılmışlığın tüm intikamını gelininden aldı. Bu döngü Anadolu topraklarında yüzyıllardır sürdü. Şimdi ise kadın baş kaldırdı. Dur! dedi. Her şeye dur! Kocasına, babasına, kardeşine, toplum baskısına… Dur dediği yerde vuruldu kadın!

Susturuldu.

Yok sayıldı.

Sen kadınsın denip hep bir başkasının hayatının filmi içerisinde başrol olamadan ölüp gitti kadın..

 

Hakkını aramak hak edilmemiş cezalara sebep oldu. Kadın olarak var olayım derken yok olmaya mahkûm oldu. Hiç var olamadan, yok oldu birçoğu. Kim neden tutsun elinden. Yasaları yapanlar da ülkeyi yönetenlerde erkek. Hangi erkek gücünden feragat edip kadınla eşitlenmeyi ister, yada niye istesin ki? Eşit de değiliz zaten. Hiçbir kadın bir erkek kadar güçlü olamaz. Gücümüz yok diye kalkan ellere yenilmedik mi zaten? Gücümüz yok diye boyun eğmedik mi bunca zaman yaşanan zulümlere? Duygusalız diye sulugöz denip itilmedik mi kenara, kahkaha atınca ayıplanmadık mı?  Ama birazda suçu kendimizde aramayalım mı? O erkekleri yetiştiren biz değil miyiz? Sütümüzle nasıl bir cani yetiştiriyoruz diye sormayalım mı kendimize?

Kadın olarak zinciri kırmayalım mı? Geçmişi değil ancak yeni neslin başlangıcı olan biz kadınlar önce çocuğumuzun babasını seçerek sonra doğru evlatlar yetiştirerek kırsak ya şu zincirleri..

Farkında olsak ya gücün kol gücü olmadığını..

İnansak ya içimizdeki kız çocuğunun dünyayı değiştirebileceğine.. İşte inanmaktır değişimin başlangıcı.

Sevgidir toplumun ilacı..

Kadındır geleceğin kahramanı..

İnan ki içindeki güç ,senin yolun olsun..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir