“Doğru İletişim Başarının En Önemli Unsurlarından Biri”

İletişimin, kişinin kendisinden başlayan ve ardından başka bireylerle sürdürdüğü bir süreç olduğunu vurgulayan Defne Sarısoy, doğru bir iletişim şeklinin kişiyi başarıya götüren en önemli unsurlardan biri olduğunun altını çizdi. Sarısoy, doğru iletişimi kullananların anlaşmazlıkların çözümüne de katkı sunduklarından hep ön planda bulunduklarını söyledi.

 

20 yıllık spikerlik ve sunuculuk hayatının ardından “doğru iletişim” konusunda verdiği eğitmenlik ve danışmanlıkla kişilerin kendinden emin ve başkalarını yıpratmayan bir iletişim becerisi kazanmasını sağlayan Defne Sarısoy, yıllarca televizyon karşısında edindiği deneyimi başkalarını desteklemek adına kullanmanın kendisini mutlu ettiğini ve “hayattan aldığını geri vermek gibi” olduğunu söyledi.

Dilin canlı bir süreç olduğunu ve dolayısıyla toplumun herhangi bir yerindeki ya da kesimindeki yozlaşmanın dili de yozlaştırabileceğini vurgulayan Sarısoy, hayatın getirdiği problemlerin de etkisi ile toplum olarak iletişim becerilerimizin gerilemeye başladığını belirtti. Her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyduğumuz doğru iletişimin başarıya giden yolda çok önemli bir unsur olduğuna dikkat çeken Defne Sarısoy, “Açık ve net olarak duygu ve düşüncelerini ifade edebilen kişiler, bunu doğru bir beden dili ve uygun bir tavırla ortaya koydukları zaman, anlaşmazlıkların çözümüne de katkı sundukları için daima ön planda bulunan kişilerdir” dedi.

Öncelikle kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? Şu an hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz?

Bildiğiniz üzere, uzun yıllar TV sektöründe farklı kanallarda değişik görevlerde bulundum. Star TV, Kanal D, NTV, TRT Haber kanallarında, haber merkezlerinde spikerlik, editörlük ve program sunuculuğu yaptıktan sonra şu an serbest çalışma hayatımı yine iletişim odaklı konular üzerinden yürütüyorum. Kongre, konferans, lansman ve ödül töreni gibi büyük ölçekli etkinliklerde “master of the ceremony” olarak çalışıyorum. Bunun yanısıra “Hayatla İletişim” adını verdiğim seminerlerde, katılımcıların daha etkili birer konuşmacı olmaları ve başarıya giden yolda iletişim becerilerini doğru kullanmaları adına neler yapmaları gerektiği konusunda eğitimler veriyorum. Bir diğer çalışma alanımı da üst düzey yöneticilere yönelik iletişim koçluğu oluşturuyor. Özellikle medya karşısında ve topluluk önünde konuşma yapma konusunda yetkinleşmeleri için danışanlarımla birebir çalışıyorum. Kamera önünde yaptığımız uygulamalarla kendileri hakkında geri bildirimlerde bulunuyor, etkin bir iletişim dilini geliştirmek adına katkı sunmaya çalışıyorum.

20 yıllık başarılarla dolu bir kariyeri sizin için zirveye taşıyıp, yeni bir yola sokan ne oldu? Yönelebileceğiniz farklı alanlar varken neden iletişim eğitmenliği ve koçluğunu tercih ettiniz, bu bir 20 yıllık deneyim şekillenmesiydi demek mümkün mü?

Hayata farklı pencerelerden bakmayı seviyorum. Sürekli aynı yerde, aynı şeyleri yaparak varlığını sürdürmek bana göre değil. Hem yeni konularda kendimi denemek ve beceri kazanmak hem de bugüne dek biriktirdiğim bilgi ve deneyimlerden başkalarını yararlandırmak beni heyecanlandırıyor. En iyi bildiğim konularda başkalarını destekliyor olmak, bir nevi hayattan aldıklarımı geri vermek gibi geliyor ve beni mutlu ediyor.

Öncelikle iletişimi dahası “doğru iletişimi” nasıl tanımlıyorsunuz? Topluluk içindeki ya da kitleler önündeki ne gibi eksiklikler sizi bu mesleğe itti?

Doğru iletişim bana göre, söylenmesi gereken şeyleri doğru yerde ve açık bir şekilde ifade edebilmektir. Doğru kelimeleri seçmek ve karşı tarafa en anlaşılabilir şekilde sunmak, bizleri başarıya götüren önemli bir unsurdur. Bugüne dek neleri başarmış olduğunu ve bundan sonraki hedeflerinin neler olduğunu doğru şekilde anlatabilenler, her zaman bir adım önde yürüyenlerdir. Özellikle açık ve net olarak duygu ve düşüncelerini ifade edebilen kişiler, bunu doğru bir beden dili ve uygun bir tavırla ortaya koydukları zaman, anlaşmazlıkların çözümüne de katkı sundukları için daima ön planda bulunan kişilerdir.

Verdiğiniz iletişim eğitimleri ve seminerleri özellikle hangi kitleyi baz alıyor? Müşteri portföyünüzü tanımlayabilir misiniz?

Uzun yıllardır eğitimci olarak görev yapan biri olarak hem kurumsal eğitimler hem birebir koçluk ve medya eğitimleri konusunda ihtiyaç duyan herkesle çalışıyorum. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde “Radyo ve TV Sunuculuğu” ve “Medyada Dilin Kullanımı” derslerini verdim, sunuculuk ve diksiyon dersleri veren akademilerde birçok dönem farklı kesimlerden öğrencilerle biraraya geldim. Ayrıca değişik sektörlere ait şirketler içinde, çalışanlardan oluşan gruplarla workshop’larda ve eğitim seminerlerinde biraraya geliyorum. Son dönemde özellikle iletişim koçluğu alanında daha çok üst düzey yöneticilere yönelik çalışmalar yapıyorum.

Üst düzey yönetim neden ayrı bir kitle olarak çalışma alanınızı oluşturuyor? Üst düzey yöneticiler ile diğer müşterilerinize verdiğiniz eğitim ve tüyolar hangi noktalarda ayrışma gösteriyor? İletişim noktasında size gelenlerin sebepleri neler oluyor?

Benim görevim; danışanlarımı iletişim konusunda en iyi şekilde desteklemek. Bilgi ve tecrübelerimi aktardığım bu özel alanlarda, kişilerin ihtiyaçlarına yönelik bir çalışma gerçekleştiriyorum. Bu anlamda danışanlarımın, iletişim konusunda hangi yönden desteklenmeleri gerekiyorsa ona göre bir program uyguluyorum. Kamera önünde yaptığımız çalışmalarla geri bildirimde bulunuyor, eksik tarafları gözden geçiriyor ve pratikler yaparak o yönleri güçlendiriyoruz. Yaptığımız çalışmalardan sonra danışanlarımın öz güveni yüksek, kamera fobisini yenmiş ve topluluk önünde kendini etkili bir şekilde ifade eden kişiler olarak hayatlarına devam etmelerini amaçlıyorum.

Bildiğiniz üzere son yıllarda sadece günlük hayatımızda değil, kurumsal hayatta da “toksik iletişim” sıklıkla karşılaştığımız kavramlardan biri. Sizce bu kavramın eksininde ne var? Yönetim kademesinde yakalanacak iletişim başarısı, kurumun geneline sirayet etme noktasında ne kadar yetkin olur?

Toplum olarak iletişim becerilerimiz giderek geriliyor. Bunda dijitalleşmenin getirdiği akıllı telefonların, sosyal medyanın, hızlı yazışmaların etkisi büyük. Kısa zamana çok iş sığdırmak zorunda olmak, bizleri tahammülsüz ve anlayışsız hale getiriyor. Empatiden yoksun, kendi ihtiyaçlarına odaklı, talepkar kişiler olarak sürekli çatışma içinde kalıyoruz. Bu noktada birbirini dinlemek konusunda çok zorlanıyoruz. Çatışmaların çözümüne yönelik olarak, aktif dinleme ve şiddetsiz iletişim örnekleri ile şirketlerin toksik iletişimden arınmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bu anlamda “Hayatla İletişim” eğitimlerimde, takımlar oluşturarak birbirini destekleme, doğru iletişim dilini oluşturma ve uygun tutumlar sergileyerek kendini ifade etme çalışmalarını kamera önünde gerçekleştiriyoruz. Kişinin kendini izleyip kendisiyle ilgili geri bildirimleri topluluk önünde yapıyor olması hayli önemli bir dönüşüm sağlıyor.

1980’lerden bu yana yaşadığımız küreselleşme, iletişim alanında yaşanan teknolojik gelişmeler, özel kanalların ve sosyal medyanın artan varlığı; dili, dolayısıyla da iletişimi şekillendiren etkenler oldu. Dilin keyfi kullanımı, salt görsel bir iletişim unsuruna dönüşmesi genelde iletişim uzmanlarınca eleştirilerin hedefinde. Siz bu konuda neler söylersiniz?

Televizyon önü aktörlerin kullandığı iletişim sizce ne kadar eleştiriye açık? Bu, toplumun bireylerini nasıl bir iletişim diline sevk ediyor? Kullandığımız dil, yaşamın döngüsü içinde elbette değişikliğe uğrayabilir çünkü yaşayan canlı bir süreçtir. Kültürümüzün bir parçası olan dil, kültürde yozlaşma olduğunda doğal olarak yozlaşacak ve olumsuz değişikliklerden payını alacaktır. TV önünde olanların belki bir parça etkisi vardır ama günümüzde sayısı milyonları bulan YouTuber’lar ve sosyal medya fenomenleri var. Bu kişilerin kullandıkları ifadeler veya kelimeleri söyleyiş biçimleri bir anda kitleleri etkileyebilir. Zamanın ruhu her türden etkileşime açık olduğu için bundan özellikle gençlerin olumsuz biçimde etkilendiklerini görüyoruz. İlk başta yadırgadığımız konuşma biçimlerinin büyük bir hızla yayıldığını görüyor, hayrete düşüyoruz. Dolayısıyla bazı garip ifade biçimlerinin sokağa ve gündelik yaşama yansımış haliyle istesek de istemesek de karşı karşıyayız.

Eğitim, koçluk ve verdiğiniz seminerlerin yanında bir ara üniversitede eğitmenlik de yaptığınızı belirttiniz. Akademik dünyaya yeniden girmek gibi bir planınız var mı?

Akademik dünya, gençlerle bir arada olmayı beraberinde getirdiğinden gerçekten çok besleyici bir alan. Ancak sınav yapıp, sınav kağıdı okumak gibi fazladan yükleri de taşıdığı için artık pek tercih etmiyorum. Dersi kaynatmaya meyilli öğrenci psikolojisindense, başarı odaklı profesyonel yönetici tavrını tercih ediyorum. Bu şekilde yaptığım işin sonuçlarını daha kısa zamanda alıyor ve yararlı olduğum hissinin yarattığı tatmin duygusunu daha çabuk tatmış oluyorum.

Yakın zamanda yeni plan ve projeleriniz var mı?

Şirketlere ve gruplara verdiğim eğitimleri kaleme aldığım yazılar bir kitapta toplanıyor. Kitabın yazımı tamamlandı, son şeklini vermek üzere Elma Yayınevi ile birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Uzun zamandır yapmak istediğim bir proje olduğu için beni çok heyecanlandırıyor.

 

Son olarak, toplumu daha güzel bir şekilde birlikteliğe sevk edecek iletişim adına tavsiyeleriniz neler olur?

İletişim, kendimizden başlayan bir süreçtir ve içsel iletişimin önemini kavramak önemlidir. Kendi iç çatışmalarımız sona ermeden dışarıda başarılı iletişim örnekleri sergileyemeyiz. Bu anlamda önce kişinin kendi eksik yanlarını tespit etmesi ve bunlar üzerinde çalışması gerekir. Sonrasında empati geliştirmek ve karşımızdakilerle yapıcı bir iletişim içinde olmak daha kolay olacaktır.

“Master Of The Ceremony Keyifle Yaptığım Bir İş”

“Master of the ceremony” olarak adlandırılan etkinlik sunuculuğu, benim TV önünde olduğum zamanlarda başladığım bir işti ama o zamanlar daha seyrek olarak yer alıyordum. Şimdiler de ise aktif olarak çalıştığım faaliyet alanlarımdan biri. Kongre, konferans, lansman ve ödül törenlerinin gerçekleştiği büyük sahnelerde olmak benim keyif aldığım bir durum. Farklı iş modellerini görmek ve yepyeni konularda bilgi edinmek, benim için her zaman heyecan verici olmuştır. Büyük organizasyonların kendine has bir enerjisi ve heyecanı olduğu gibi, yeni yerler görmek ve yeni insanlar tanımak açısından da keyifle yaptığım bir iş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir