Sürdürülebilir Bir Yaşamın Psikolojik Tarafı

Sürdürülebilir bir yaşam düşüncelerdeki değişim ile başlayabilir. Ben değil, biz olmakla ilgili bir meseledir. Artık tek başına değilde kolektif bilinç ile hareket edebilmek, var olanı tüketmek yerine bir döngüye dahil edebilmeyi dert edinebilmektir.

Sürdürebilirlik kelime anlamı itibariyle kendi ihtiyaçlarımızı karşılarken gelecek nesillerin doğal kaynaklarını düşünerek, onların çıkarlarını da gözeterek hareket etmek olarak tanımlanır. Sürdürülebilirlik psikolojisi ise bireylerin ve toplumların çevresel sorunlara karşı düşünce kalıplarını duygusal ve davranışsal tepkilerini inceleyen bir psikoloji dalıdır.

Bu disiplin, insanların sürdürülebilirlik meselelerine karşı farkındalık geliştirmelerini amaçlamaktadır. Sürdürülebilirlik ile ilgili sorunların derinlemesine düşünülmesi ve nedenlerinin tesbiti ile beraber çözüm yolları geliştirmeleri ise bir diğer amacıdır.

Temelde, bireysel ve toplumsal düzeyde çevresel sorumluluğu içselleştirmek ve bu bilinci kalıcı davranışlara dönüştürerek, gezegenin geleceğine katkı sağlanması hedeflenmiştir. Bu kadar tanım sanıyorum ki yeterli biraz da güncele dönelim; son zamanlarda konuştuğum liderlerden gençleri, geleceği, doğayı korumayı felsefe edinmiş olanlarının, değişimi ilk olarak kendilerinde başlattıklarını görüyorum. Sonrasında evlerinde, şirketlerinde bu düşüncelerindeki değişimleri yayarak küçük ekosistemler oluşturuyorlar. Farkında olmadan bir çok insanı etkiliyor ve değiştiriyorlar. Bu çok taktire şayan bir durum.

Ceo Talks yazarı Selçuk Ergenç ile bir konuşmamızda “2025’te Ceoların ajandalarında ilk olarak ’Sürdürülebilirlik’ yazmalı” demişti. Ardından “Yeşil Yakalı Çalışan” kavramına değindi. Nedir bu yeşil yakalı çalışan? Mavi yakalıları, beyaz yakalıları duyduk da yeşil yakalılar da neyin nesi dediğinizi duyar gibiyim. Ben de Selçuk Bey sayesinde öğrenip iyice araştırdığım bu kavramı size kısaca özetleyecek olursam aslında bu kavram, 2008 yılı itibari ile dünya gündemine geldiğini bilinmektedir. Yeşil yakalı çalışanlar, doğanın mevcut ritmini ekonomik döngüyle uyumlu hale getirmeyi ilke edinen, çağımızın modern kahramanlardır dersem yanlış olmaz. Onlar, güneş panellerinden yükselen umut ışıklarını, rüzgar türbinlerinin fısıldadığı melodisini ve geri dönüşüm tesislerinin sessiz devrimini temsil ederler. Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, sürdürülebilir tarım ve çevre dostu teknolojiler gibi alanlarda görev alarak sadece mesleklerini icra etmez, aynı zamanda gezegenin geleceğine yatırım yaparlar.  Doğanın dengesini korumak ve çevre kirliliğini azaltmak için düzenli olarak çalışırlar, bunu sadece kendi çıkarları için yapmazlar kollektif bilinçle hareket ederler ve çevrelerindeki insanları da bilinçlendirirler. Kısacası, yeşil yakalılar için sadece düz bir şekilde çalışan diyemeyiz, onların varlığı ile dünyanın gelecek nesiller için yaşanabilir bir yer olması açısından geleceğin mimarları, doğanın gerçek dostları demeliyiz. Okuduğum bir makaleden edindiğim bilgiye göre; Yeşil yakalı işler, orta sınıfı kuvvetlendirir, yoksulluğa karşı ekonomik olarak kendi kendine yeterlilik sağlar, yerel ekonomileri destekler ve hem kırda hem de kentte toplulukların yeniden oluşturulmasını sağlar (LGGJP, 2008). Dolayısıla  bu bilinç hızla yayılacak ve özellikle gençlerin yeni trendleri arasında olacaktır. Yakın gelecekte sanıyorum ki yeşil yakalıları daha çok göreceğiz, özellikle karbon ayak izinin değerlendirileceği bir dönemde onların kıymeti daha da artacak hatta onlar için ek kontenjanlar bile açılacaktır, belkide iş başvurularında çevre dostu bu kişilere öncelik tanınacak bile olabilir.

Son olarak Selçuk Ergenç’in Yaşam Sanatı Programı’nda da bahsettiği gibi; “Yaşam sanatı dediğimiz aslında sürdürülebilir olmak.” Yaşamlarınızda bir ilke edinmek, çevrenizde bir fark yaratmak için sürdürülebilirlik kavramını iyi anlayabilmenizi çevrenize ışık olabilmenizi ümit ediyorum..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir