Türkiye Girişimcilikte Yükseliyor, Sermaye Geride Kalıyor

2025’in ilk yarısında Türkiye’de 91 turda toplam 211 milyon dolarlık yatırım yapıldı. Bunun 74 milyon doları fintek, 23 milyon doları oyun ve 12,6 milyon doları yapay zeka girişimlerine gitti. Fintek ve oyun öne çıkarken, yapay zeka hala küresel ortalamanın çok gerisinde kaldı. İstanbul dünyanın en hızlı gelişen girişim ekosistemleri arasında ilk üçe girerken, yabancı yatırımcı ilgisi ise sınırlı kaldı.

Her çağ kendi hikâyesini yazar. Buhar makinelerinden elektriğe, internetten mobil devrime… İnsanlık her defasında yeni bir eşiği aştı. Bugün ise önümüzde bambaşka bir eşik var: yapay zeka. Artık sadece fabrikalar değil, günlük hayatın en küçük ayrıntıları bile bu dönüşümün içinde.

Türkiye de bu akışın dışında değil. Sanayide yapay zeka çözümleri, finteklerle değişen finans alışkanlıkları, küresel pazarlara açılan oyun şirketleri… Hepsi aynı şeyi söylüyor: Bu topraklardan çıkan fikirler artık sadece yerel değil, küresel sahnenin oyuncuları olma yolunda.

Ama işin bir de gerçeği var. Vizyon ne kadar güçlü olursa olsun, hikâyeyi büyüten şey yatırımlar. Destek ve ölçek olmadan fikirler ne kadar parlak olursa olsun yarı yolda kalıyor.

2025’in ilk yarısına bir göz atalım. Türkiye’de 91 yatırım turunda toplam 211 milyon dolar yatırım gerçekleşti. Fintek, oyun ve yapay zeka öne çıkan alanlar oldu. İlk bakışta umut verici. Fakat rakamların ardına bakınca tablo değişiyor. En büyük 11 yatırım toplam hacmin yüzde 76’sını aldı. Geriye kalan onlarca girişim, yani ekosistemin çoğunluğu, 50 milyon doları paylaşmak zorunda kaldı. Girişim başına ortalama 735 bin dolar. Berlin’de ya da Londra’da bu tutar, ön aşama turlarda bile daha yüksek. Kısacası fikir çok, cesaret çok; ama büyümek için gereken sermaye hala yetersiz.

Oysa yapay zeka sadece bir sektör değil, tüm endüstrileri dönüştüren bir altyapı. Dünyada risk sermayesinin neredeyse yarısı bu alana akıyor, Türkiye’de ise toplam yatırımların sadece küçük bir payı, yani 12,6 milyon dolar. Üstelik ülke genelinde aktif 411 yapay zeka girişimi olmasına rağmen bu rakamın bu kadar sınırlı kalması, fırsatın ne kadar kaçırıldığını gösteriyor. Tarımda verimlilikten fintek’e, sağlık teknolojilerinden üretime ve oyun endüstrisine kadar her alanda yapay zekâ çözümleri yükselirken, Türkiye bu dönüşümü yakalayamazsa sadece bir teknolojiyi değil, geleceğin rekabet gücünü de kaybetme riskiyle karşı karşıya.

Fonlara gelince; 2025’in ilk yarısında 45 yeni GSYF kuruldu. Toplam sayı 499’a, aktif fon sayısı 478’e çıktı. Çeşitlilik sevindirici. Ama sorun devam ediyor: fonların büyük bölümü erken aşamada yoğunlaşıyor. Seri A ve B turlarında girişimlerin önü tıkanıyor. Birçok fikir, büyüyemeden çocukluk evresinde kalıyor.

Tablonun en parlak noktası İstanbul. Startup Genome ve Dealroom raporlarında dünyanın en hızlı gelişen ilk üç girişim ekosistemi arasında gösterildi. Bu, Türkiye’nin artık sadece bölgesel değil, küresel bir oyuncu olabileceğini gösteriyor. Ama yükselişin gölgesinde bir çelişki var: yabancı yatırımcı ilgisi. 2025’in ilk yarısında yabancılar sadece 17 yatırım turuna katıldı. İstanbul küresel sahneye çıkıyor, ama salondaki yabancı yatırımcılar hala arka sıralardan izlemeyi tercih ediyor.

Yine de umut veren örnekler var. Good Job Games’in bu yıl içinde aldığı 23 ve 60 milyon dolarlık yatırımlar, Türkiye’nin oyun endüstrisindeki cazibesini tekrar gösterdi. Sipay ve Fimple gibi fintekler hem yerli hem yabancı yatırımcıları çekerek ekosisteme güven verdi. Bu başarılar, vizyonun gerçeğe dönüşebildiğini kanıtlıyor. Fakat soru şu: Bunlar sistematik bir dönüşümün işareti mi, yoksa sadece parlayan birkaç yıldız mı?

Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin girişimcilik ekosistemi bir yol ayrımında. Bir yanda genç nüfus, dinamizm, unicornlar, küresel listelere giren şehirler… Diğer yanda sermaye dengesizliği, yapay zeka yatırımlarının düşüklüğü, yabancı yatırımcıyı çekememe sorunu…

Eğer Türkiye önümüzdeki on yılda küresel teknoloji yarışında söz sahibi olmak istiyorsa üç şeye odaklanmak zorunda:

  • Sermayenin daha dengeli dağılması,
  • Yapay zeka ve derin teknolojiye daha fazla kaynak ayrılması,
  • Yabancı yatırımcıların güvenle gelebileceği bir iklimin oluşturulması.

Ve belki de en önemlisi: girişimciliği sadece ekonomik bir faaliyet değil, toplumsal bir dönüşüm aracı olarak görmek. Çünkü girişimcilik dediğimiz şey, fikir üretmekten çok daha fazlasıdır; bir toplumun geleceğini inşa etme biçimidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir