Sağlık Hizmetlerinde Toplumsal Cinsiyet Önyargısı

Neredeyse herkes, farkında olsun ya da olmasın, bir tür toplumsal cinsiyet önyargısına sahip. Çoğu kültürde erkeklere ve erkekliğe daha fazla değer verildiğinden, toplumsal cinsiyet önyargısı en çok kadınları ve kız çocuklarını etkiliyor.

Cinsiyet eşitsizlikleri her ülkede kalıcı bir eşitsizlik biçimidir. Bazı alanlardaki dikkate değer ilerlemelere rağmen, dünyadaki hiçbir ülke, zengin ya da fakir olsun, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamadı. Kadınlar ve kız çocukları sağlıkta, eğitimde, evde ve iş piyasasında sıklıkla ayrımcılığa uğruyor ve bu da onların özgürlüklerine olumsuz yansıyor.

Toplumsal cinsiyet rolleri pek çok alanda olduğu gibi kadın ve erkeklerin sağlık/hastalık algısı, tutum ve davranışları üzerinde de etkili ve belirleyici. Bu farklılığın oluşumunda biyolojik ve psikolojik faktörlerin yanında toplumsal faktörler ve özellikle toplumsal cinsiyet kavramı ön plana çıkıyor. Oysa cinsiyet (sex) kadın ve erkek arasında var olan biyolojik farklılıkları anlatan bir kavram. Toplumsal cinsiyet (gender) ise kadın ve erkek arasında kültürel olarak oluşturulmuş fark ve eşitsizlikleri anlatıyor.

Sağlık hizmetlerinde toplumsal cinsiyet önyargısı oldukça yaygın. Hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının, cinsiyetle ilgili önyargılar taşıdığı biliniyor. Bu durum sağlık sisteminin işleyişini etkiliyor ve sağlık sonuçları üzerinde ciddi bir etkisi var.

Dünya genelinde en yaygın olanı kadınlara karşı önyargı. 2020 yılında Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan küresel bir rapora göre, dünya nüfusunun büyük bir kısmı kadınlara karşı cinsiyet temelli önyargılara sahip. Bu araştırma, eğitim ve sağlık gibi temel kalkınma alanlarında toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin düzeltilmesi ve siyasi ve ekonomik katılımın önündeki yasal engellerin kaldırılması yönünde kaydedilen ilerlemelere rağmen ekonomilerimizde, siyasi sistemlerimizde ve şirketlerimizde kadınlarla erkekler arasında neden hala büyük “güç uçurumları” bulunduğuna da ışık tutuyor.

Neredeyse herkes, farkında olsun ya da olmasın, bir tür toplumsal cinsiyet önyargısına sahip. Çoğu kültürde erkeklere ve erkekliğe daha fazla değer verildiğinden, toplumsal cinsiyet önyargısı en çok kadınları ve kız çocuklarını etkiliyor.

Kadınların yanlış tanı ve tedavi alması yaygın bir problem çünkü pek fark edilmese de bir cinsiyet önyargısı var. Kardiyoloji, nöroloji, kronik hastalıklar ve kadın doğum / jinekoloji gibi uzmanlık alanlarında kadınların engellerle karşılaşma olasılığı daha yüksek. Çoğu zaman, ne olup bittiği tam anlaşılmadığında, maalesef “her şey kadınların kafasında olup bitiyor” klişesinden hareketle bir teşhis konuyor.

Cinsiyetle ilgili klişeler, hastalıkların tedavilerini ve hastalara yaklaşımları etkiliyor. Örneğin, 2018 yılında yapılan bir çalışma, kronik ağrısı olan erkeklerin genellikle “cesur” veya “metanetli”, kronik ağrısı olan kadınların “duygusal” veya “histerik” olarak değerlendirdiklerini ortaya koyuyor.

Çalışmada ayrıca, kadınların ağrılarının fiziksel bir durumdan ziyade ruhsal bir sağlık sorununun sonucu olarak ele alınma olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor.

2018 yılında doktorlar ve diş hekimleri arasında yapılan bir anket de benzer sonuçlara ulaşılmış. Katılımcıların yüzde 40’ı kadın olmasına rağmen bu sağlık çalışanlarının çoğu, kadınların ağrılarını abarttığına inanıyor.

Kadınlar yüzyıllar boyunca önemli tıbbi araştırmalardan dışlandığı için doktorlar erkek semptomları ile kadın semptomlarının birbirinden farklı olabileceğini her zaman kabul etmiyor. Bugün bile çoğu tanı testi ve tedavi planı erkekler üzerinde yapılan çalışmalara dayanıyor.

Bunların hiçbiri yeni değil. Kadınların sağlık sorunlarının daha sık göz ardı edildiğini ve daha az çalışıldığını uzun zamandır biliyoruz. Ancak iyi haber şu ki, araştırmacılar bu boşlukları doldurmaya başlıyor. Araştırmalar, adet döneminden menopoza kadar daha iyi teşhisler ve daha hedefe yönelik tedaviler sağlayan yeni biyolojik bilgiler sağlıyor: Kadınlar, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunu (DEHB) farklı şekilde deneyimleme eğilimindeler! Kadınlar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna eğilimliler. Semptomların duygusal veya öğrenme güçlükleriyle karıştırılma olasılığı daha yüksek. Hayalperest ya da bulutların üzerinde kaybolmuş gibi görülmeleri daha olası. Semptomları da aynı derecede zarar verici, ancak fark edilmeyebiliyor. Adet döngüsü beyni yeniden şekillendirebilir!

Beyin görüntüleme araştırmalarının sadece yüzde 1’inden azı kadınlarda yapılıyor. Bu eşitsizlik yüzünden, menstrüasyonun beyni nasıl yeniden şekillendirdiğini yeni yeni öğreniyoruz. Son çalışmalar aylık regl döneminizin “beynin duyguları, hafızayı, davranışı ve hafıza aktarımının etkinliğini yöneten bölgelerini önemli ölçüde yeniden şekillendirdiğini” gösteriyor.

Bu sonuçlar, bazı kadınların regl dönemlerinde yaşadıkları inişli çıkışlı duygularla bağlantılı olduğunu kanıtlamasa da uzmanlar alzheimer ve depresyon geliştirme olasılığı daha yüksek olan kadınlarda daha fazla sinir bilim araştırmasına gerek duyulduğunu söylüyor.

Şiddetli mide bulantısı sadece “sabah bulantısı” olmayabilir: Hamilelik sırasında yaşanan sabah bulantısı çok sıradan bir olay, fakat aslında hiperemezis gravidarum (kilo kaybı, elektrolit düzensizliği ve böbrek fonksiyon bozukluğu ile seyredebilen fetüse ciddi etkileri olabilen bir gebelik komplikasyonu) adı verilen ciddi bir durum es geçiliyor olabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalar, HG ile bağlantılı belirli bir hormonu saptamış ve hatta bu hormonun duruma tam olarak nasıl neden olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Donmuş omuz sendromu gerçek: Omuzlardaki bağ dokusunun hareket edemeyecek kadar iltihaplandığı bir durum bu. Uzun yıllar boyunca anlaşılamadı. Menapozla ilgisi olduğu düşünülüyor, zira yakın zamanda yapılan bir çalışma, östrojen seviyelerini artırmak için hormon tedavisi gören kişilerin donuk omuz sendromu tanısı alma olasılığının daha düşük olduğunu öne sürüyor.

Artık doğumdaki ölümleri önleyebilecek imkanlarımız var: Son araştırmalar bize preeklampsi (yüksek tansiyonun kan akışını organ yetmezliğine ve ölüme neden olabilecek kadar kısıtladığı bir durum), anemi ve sepsis gibi anne ölümlerinin önde gelen nedenlerini önlemek için araçlar sunuyor. Preeklampsi artık kan testi ile öngörülebilecek. Doğum sırasında ağır kanamaya neden olabilen anemi için de çözüm bulundu. Sepsise yol açabilecek enfeksiyonları azaltmak için uzun süredir antibiyotikler uygulanıyor.

Sıcak basması için bir tedavi bulunmuş olabilir: Sıklıkla terleme, kalp çarpıntısı, baş dönmesi, yorgunluk ve / veya anksiyetenin eşlik ettiği sıcak basmasına; östrojen seviyelerinin düşmesiyle beynin hipotalamusunda sıcaklığı düzenleyen belirli bir nöron demetinin etkilenmesinin neden olduğu keşfedildi. Bu nöronları bloke edecek ve sıcak basmalarını sonsuza dek durduracak ilaçlar test ediliyor. Teknolojideki onca gelişmeye rağmen son 10 yıla kadar sıcak basmalarının biyolojisini anlayamamış olmamız oldukça şaşırtıcı ayrıca.

Son olarak; sağlık hizmetlerinde toplumsal cinsiyet önyargısı, insanların yaşamlarını ve refahını tehlikeye atan kritik ve belgelenmiş bir sorun. Cinsiyetçiliğin bir bileşeni ve sağlık alanındaki eşitsizlik de dahil olmak üzere dünya genelinde eşitsizliğin başlıca nedenlerinden biri.

Toplumsal cinsiyet önyargısı teşhis, tedavi ve sağlık sonuçlarını etkileyerek sağlık hizmetlerinin kalitesini ve etkinliğini azaltıyor. Çözüm için ise, kurum ve kuruluşların politika ve uygulamalarını artık değiştirmeleri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir