SIFIR KARBON HEDEFİNDE BİR SEÇENEK ‘KARBON GÖMME’

Meksika Körfez kıyısının altındaki gözenekli kaya katmanı petrol çağını başlattı. Şimdi girişimciler onu CO₂ depolamak için devasa bir süngere dönüştürmek istiyor.

Bugünlerde “sıfır karbon” hedefine giden konuşmaların olmasına neredeyse sevinir haldeyiz. Harekete geçmekte çok geç kaldık, konuşmayı fazla uzatmadan yürümeli, koşmalıyız. Çöpümüzü atmayıp bir yerde biriktirdiğimizde, çevreye ve kendimize verdiğimiz zararı somut olarak görebiliyoruz ve onu yok etmeye çalışıyoruz, karbondioksitimizi atmosfere atmak istemiyoruz. Belki de sorun, gazın görünmez olmasıdır. Mor olsaydı ve gökyüzü şimdiye kadar mora dönseydi, herkes daha kolay kavrar mıydı meseleyi?

Dinozorlar öldükten bir süre sonra, Meksika Körfezi’ne tortular dökülmeye başladı. Yıllar geçtikçe kum katmanları sertleşerek kumtaşı katmanları haline geldi ve karasal düdüklü tencerenin derinliklerine doğru itildi. Yavaş yavaş, çağlar boyunca, kayanın içindeki fosil madde kaynayarak fosil yakıtlara dönüştü ve sonra, 1901’in başlarında bir gün, Doğu Teksas’ta bir petrol kuyusu Spindletop Tepesi’nin bin fit altında bir kaya tabakasını deldi ve kuyudan yapışkan siyah bir jurasik karışık fışkırdı ve petrol çağını başlattı.

Tip Meckel, Teksas Üniversitesi Ekonomik Jeoloji Bürosu’nda bir araştırma bilimcisi, bir rafineri işçisinin torunu ve bir petrol danışmanının oğlu olmasına rağmen ilgisi bu kayadan daha fazla petrol çıkarmak değil. Bunun yerine, kariyerinin çoğunu bu kayanın CO₂ için ticari bir çöplüğe nasıl dönüştürüleceğini bulmaya adadı.

Buradaki fikir, büyük karbon yayıcıların, kendi karbon atıklarını toplayacakları, daha sonra sıvıya sıkıştırılmasını ve güvenli ve kalıcı olarak geldiği aynı tür kayalara geri enjekte edilmesini sağlamak için para ödeyecekleri bir modelleme oldu. İklim değişikliğine, karbon yakalama ve ayırma alanında benzeri görülmemiş bir ölçekte gerçek bir etki yaratabilecek bu proje için petrol endüstrisindeki en büyük isimlerden bazıları, günah çıkartırcasına, aniden devreye girdiler.

Bazı tahminlere göre, dünyada geçmiş ve gelecek yüzyıllara ait CO₂ emisyonlarını hapsetmeye yetecek kadar uygun kaya var. Dünyanın önde gelen iklim bilimi kuruluşu olan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli, gezegenin aşırı ısınmasını ciddi şekilde azaltma hedeflerinden herhangi birine ulaşmak için kapsamlı ve uzun vadeli karbon depolamanın gerekli olduğunu defalarca teyit etti. Küresel olarak, 2021’de, 37 milyon metrik ton gibi önemsiz bir miktar tecrit edilebildi.

Bugünkü sonuç, oportünistlerin hidrokarbonlardan yararlanmak için Körfez’i ilk kez doldurmalarından bir asırdan fazla bir süre sonra, bu sefer hidrokarbonların verdiği zararı azaltmaktan kâr elde etmek için yeni bir sürünün ortaya çıkmasıdır.

DÜNÜN ELEŞTİRİLEN FOSİL YAKITLARI ŞİMDİNİN KARBONSIZLAŞTIRMA ARACI (!)

100 milyar dolardan fazla yatırım olasılığını açıklayan Exxon Mobil, Conoco Phillips, BP ve Total Energies gibi petrol devleri, insan kaynaklı CO₂’yi dev bir yeni pazar olarak gören büyük boru hattı operatörleri, bir zamanlar fosil yakıtları eleştiren ancak şimdi kâr için onları karbondan arındırmak isteyen yenilenebilir enerji girişimcileri ve kirlerinden para kazanmanın yeni bir yolunu hisseden toprak sahiplerinden oluşan bir kuyruk sermaye, arazi hakları ve düzenleyici onayı için bir izdiham yaratıyorlar.

Meckel, karbon depolamanın, iklim değişikliğini engellemeye yönelik belki yetersiz ve aptalca bir yaklaşım olabileceğini kabul ediyor. “Ekonomiyi ısı tutucu gazların üretiminden ayırmaya yönelmeden, temelde sadece çöplük yapılıyor” diyor. Ancak bununla birlikte, “tüm kalıcı ve doğru tedaviyi yapmak için neşteri kullanarak zaman satın alırsınız” diye ekliyor ve bununla gezegeni besleyecek kadar büyük bir ölçekte yenilenebilir enerji dönüşümünü kastediyor. Meckel, tehlikelerin olduğunu inkar etmiyor. Ancak insanların CO₂’nin atmosfere karışma risklerinin, CO₂’nin toprağa karışma risklerinden daha temel olduğuna karar vermeleri gerekiyor.

Geçen yıl, ekonomik faaliyet için devlet sularını kiralayan Teksas Genel Arazi Ofisi, karbon gömme hakları için ilk müzayedesini gerçekleştirdi. Kazanan teklif, bir girişimci olan Alex Tiller ve petrol endüstrisinin emektarı Jan Sherman tarafından yönetilen Carbonvert adlı bir girişim tarafından başlatılan bir ortaklıktan geldi. Carbonvert Co. hikayesi 2018’e dayanıyor. O zamanlar Denver’da bulunan Tiller, San Francisco’daki bir finans firması için yenilenebilir enerji yatırım fonunu yönetiyordu. Uzmanlık alanı, sözde vergi adaleti ticaretiydi. Projeleri, vergi kredisi almaya hak kazanan ancak vergi faturaları bunlardan yararlanamayacak kadar küçük olan güneş enerjisi geliştiricileri bulacaktı. Ardından, geliştiricilerin kredilerini sattığı ve beş yıllık elektrik satışlarından elde edilen geliri Tiller’ın yatırımcılarına nakit akışı karşılığında taahhüt ettiği anlaşmalar yapacaktı. Tiller oyunu iyi biliyordu. Tiller, Kongre, toplanan ve gömülen bir ton CO₂ atığı başına 50 dolarlık karbon teşvikini geçtiğinde, “daha once gördüğü bu filmi hatirladi ve firsati gördü” olarak gördü. Ama karbonu gömme konusunda sıfır fikri vardı. Tiller, Sherman ve ortakları, sonuçta, kendilerinin ve yatırımcılarının projeyi kaleme aldıkları kârı elde etmek için yılda en az 10 milyon ton CO₂ gömmeyi umuyorlar.

2018’de Kongre, karbon depolama vergi kredisini artırdığında Gray Stream düşünmeye başladı. O ve bazı meslektaşları, Meckel ve diğerlerinin çalışmalarından, yalnızca Körfez’in altındaki miyosen tabakasına ilişkin değerlendirmeleriyle değil, aynı zamanda frio adı verilen kaya tabakasını içeren daha önceki bir deney ile de ilgilendiler. Stream, “İnsanlar eninde sonunda karbon emisyonu ile mücadele ederek, azaltmak ve durdurmak için bugün dikkate almadıkları birçok şeye katlanmak zorunda kalacaklar” diyor. Bunun hakkında artık sadece konuşmak yetmiyor.

Birçok bilim insanı, karbonu iklime maddi olarak yardımcı olacak kadar büyük bir ölçekte depolamanın artık bir zorunluluk olduğunu söylüyor. Ancak bu, felsefi anlamda da son derece zor ikilemlerle yüzleşmeyi gerektirecektir. Düzenleyiciler, önerilen bir karbon depolama projesini sızdırma olasılığı düşük olarak kabul etmeden önce hangi düzeyde güven talep etmelidir? Enjekte edilen karbonun güvenliğini izlemekten kim, yasal olarak ne kadar süreyle sorumlu tutulmalı ve başarısızlık durumunda hangi ceza ile cezalandırılmalıdır? Çevreciler ve endüstri arasındaki bu tür sorular üzerindeki kavgalar daha da şiddetleniyor.

Port Arthur, Teksas’a giden yolda bir müze var. Yüzyılın başındaki bir petrol kentinin bir kısmının gerçek boyutlu bir kopyasını barındırıyor. Müze, su kullanarak ücretsiz fıskiye canlandırmaları sahneliyor. Uzun bir tahta kaldırım, ziyaretçileri pembe bir granit dikilitaşa yönlendiriyor; burada kaidedeki bir gravür, petrolün “dünyanın her yerinde insanın yaşam biçimini değiştirdiğini” söylüyor.

Spindletop’daki maden arayıcıları ilk ham petrol varillerini sattıklarında, tüm insanlık adına yaptıkları takasın farkında değillerdi. Ucuz enerjinin ve petrokimya yoluyla daha iyi yaşamanın bedelinin gezegen ölçeğinde çevresel bozulma olacağını bilmiyorlardı. Bu, hidrokarbon çağından karbonsuzlaştırma ve yenilenebilir enerji çağına doğru yavaş da olsa ilerlerken hatırlamaya değer, daha geniş bir ders önermektedir. Belki, enerjinin çevreye yönelik bir sonraki büyük tehdidiyle karşılaştığımızda, kafamızı kuma gömme dürtüsüne karşı koyabiliriz.

Kaynakça: IFTF, Future Today Institute, WIRED, Backchannel, Jeffrey Ball

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir