Türkiye’nin Eğitim Paradoksu: Mezun Çok, İş Yok

Bir sabah uyanıyorsunuz, dört yıl boyunca gece gündüz çalışarak aldığınız diplomanız elinizde. Ancak aklınızda tek bir soru var: Ne zaman ve nasıl iş bulacaksınız? Bir anne, bir eğitimci, bir mentor ve aynı zamanda bir iş insanı perspektifiyle bu yazıyı kaleme alıyorum. Tıpkı oğlumun da yaşadığı gibi, “Mezun Olduk!” diye sevinçle paylaşılan o an, aslında belirsizlikle dolu yeni bir sürecin başlangıcı. Türkiye’de binlerce genç, her yıl üniversite mezunu işsizler ordusuna katılmanın hayal kırıklığını yaşıyor. Yıllarca verilen emek, para ve zaman, sonunda boşlukta sallanan bir gelecek hissiyle karşılık buluyor. Üstelik bu yalnızca büyükşehirlerde yaşayan gençlerin değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki mezunların ortak gerçeği. Peki, neden?

Genç Mezunların İşsizlik Kapanı: Rakamlar ve Gerçekler

Türkiye’de genç işsizlik oranı %17,4. Ancak üniversite mezunları için bu oran %27’ye kadar çıkıyor. Kadın üniversite mezunları için ise bu oran %30’a yakın. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 18-29 yaş arasındaki gençlerin %28’i ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Avrupa Birliği ortalamasına baktığımızda bu oran %12 seviyelerinde. Yani Türkiye’de gençler, Avrupa’daki akranlarına kıyasla iki kat daha fazla işsiz. Türkiye’de her yıl 1 milyon genç mezun oluyor ve OECD raporlarına göre, Türkiye’de yükseköğretim mezunlarının istihdam oranı %64 seviyelerinde. Almanya’da bu oran %87, Hollanda’da ise %90 civarında. Bu yüksek işsizlik oranı, özellikle Anadolu’daki gençler için daha büyük bir sorun haline geliyor. Büyükşehirlerde işsizlikle mücadele etmek zor olsa da en azından daha geniş bir iş ağı ve fırsatlarla karşılaşma şansı bulunuyor. Ancak, daha küçük şehirlerdeki gençler için istihdama erişim daha da sınırlı hale geliyor. İŞKUR verilerine göre, Anadolu’daki genç mezunların iş bulma süresi büyükşehirlere göre %40 daha uzun. Üstelik bu gençler yalnızca kendi şehirlerindeki sınırlı iş fırsatlarıyla değil, büyükşehirlerdeki ve hatta küresel çapta iş arayan mezunlarla da rekabet etmek zorunda kalıyor.

Eğitim Bir Sen tarafında hazırlanan Eğitime Bakış 2024 raporunda da; 18-24 yaş aralığında ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin (Ev Genci) oranı OECD ülkeleri ortalaması 2023 yılında %13,8 iken Türkiye %31,1 ile en fazla orana sahip olan ülke konumunda. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının bu denli yüksek olması da kaygı verici bir nokta.

Üniversite Mezunları Neden İşsiz?

İş Bulmak İçin Deneyim Lazım, Deneyim Kazanmak İçin İş Lazım

Üniversite diploması artık bizim iş aradığımız zamanlar iş garantisi sağlamıyor. İş dünyasının talepleri ve dünya çok hızlı değişirken, mezunlar kendilerini çaresiz bir döngünün içinde buluyor:

Makroekonomik Koşullar ve İstihdam Yaratma Kapasitesi: Sorunun önemli bir boyutu da ülkenin genel ekonomik durumuyla ilgilidir. Yeterli ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanamaması, yatırım ortamındaki belirsizlikler ve enflasyon gibi makroekonomik faktörler, yeni istihdam alanlarının yeterli hızda yaratılmasını engellemektedir. Şirketlerin işe alım kararları ekonomik iklimden doğrudan etkilendiği için, istikrarsız dönemlerde genç mezunların iş bulma şansı daha da azalmaktadır.

Eğitim-İş Dünyası Kopukluğu: Üniversiteler, iş dünyasının talepleriyle tam uyumlu bir eğitim sağlayamıyor. Sorun sadece müfredatın güncelliği değil, aynı zamanda verilen eğitimin niteliği ve mezunların teorik bilginin yanı sıra eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim ve takım çalışması gibi 21. yüzyıl yetkinlikleri ile ne ölçüde donatıldığıyla da ilgili. Forbes’un 2024 iş gücü raporuna göre, şirketlerin %73’ü yeni mezunları işe almadan önce ek eğitim vermek zorunda kaldığını belirtiyor. Örneğin Almanya’nın her yıl verdiği mezun sayısı 500.000 civarında olduğu için, eğitimden iş dünyasına geçiş süreci daha planlı bir şekilde yürütülebiliyor. Türkiye’de ise her yıl 1 milyon mezun verilirken, istihdam yaratma kapasitesi aynı oranda artmadığı için mezun işsizliği kaçınılmaz hale geliyor.

Deneyim Tuzağı: LinkedIn’in Küresel İş Trendleri Raporu’na göre, iş ilanlarının %80’i en az 2 yıl deneyim istiyor. Türkiye’de gençler “İş bulmak için deneyim lazım, deneyim kazanmak için iş lazım” çıkmazında kayboluyor. Türkiye gibi büyük bir iş gücü havuzuna sahip bir ülkede daha geniş ölçekli ve kademeli çözümler geliştirilmesi gerekiyor.

Bölüm-Mezuniyet Uçurumu ve Müfredat-Sektör Uyumsuzluğu: İş dünyasının talep ettiği mezun sayısı ile üniversitelerde açılan kontenjanlar arasında ciddi bir dengesizlik bulunuyor. TÜSİAD verilerine göre, Türkiye’de 180.000’den fazla nitelikli bilişim uzmanı açığı mevcutken, iş dünyasının ihtiyaç duymadığı bazı alanlardan her yıl binlerce mezun veriliyor. Bu dengesizlik, mezunların iş bulmasını zorlaştırıyor ve yükseköğretimdeki yönlendirme eksikliğini ortaya koyuyor.

STEM mezunlarının %40’ı işsiz kalmakta ve müfredat ile sektör ihtiyaçları arasındaki uyumsuzluk %60 seviyelerinde. Oysa OECD verileri, STEM mezunlarında %10’luk bir artışın ulusal üretkenliği %1.5 artırdığını gösteriyor. STEM eğitimi, dijital dönüşümün temel taşlarından biri olarak kabul edilirken, bu alanda iş gücü planlamasının eksikliği, Türkiye’nin rekabet gücünü de olumsuz etkiliyor. Hindistan, STEM odaklı bir eğitim programı ile üç yıl içinde teknoloji ihracatını %40 artırmayı başardı. Bu da doğru eğitim politikalarının nasıl ekonomik büyümeye katkı sağlayabileceğinin en somut örneklerinden biri.

Öte yandan, Finlandiya’da zorunlu mesleki gelişim kursları ve iş garantili mezun programları sayesinde yeni mezunların %92’si altı ay içinde istihdam ediliyor. Ancak Finlandiya’nın 5,5 milyonluk nüfusu göz önünde bulundurulduğunda, bu modelin Türkiye’ye birebir uygulanması mümkün değil. Türkiye’nin çözümü, iş gücünü stratejik sektörlere yönlendiren teşvik programları geliştirmek, müfredatı sektör ihtiyaçlarıyla daha uyumlu hale getirmek ve bölgesel kalkınma projeleri ile belirli alanlarda istihdamı desteklemek olabilir.

Kadın Mezunlar İçin Çifte Zorluk: Kadınların iş gücüne katılım oranı hâlâ düşük. Kadınların %42’si mezun olduktan sonra iş bulamıyor veya iş aramaktan vazgeçiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, kadınların iş hayatında kalma süresi erkeklere kıyasla %30 daha kısa.

Bölgesel Farklılıklar ve Küresel Rekabet: Dünya artık bir “global köy”. Artık iş arayanlar sadece kendi şehirlerindeki mezunlarla değil, yurt dışındaki mezunlarla da rekabet halinde. Yeni mezun olan bir genç, Japonya’dan, Almanya’dan, Brezilya’dan bir mezunla aynı işe başvurabiliyor. Dijitalleşen iş dünyasında yeteneğin sınırları kalkıyor.

İşsizlikten Kariyere: Gençler İçin Yol Haritası

Genç işsizliğiyle mücadele ancak çok boyutlu politikalarla mümkün olabilir. Bir yandan eğitim sistemini iş dünyasıyla uyumlu hale getirirken, diğer yandan ekonomik büyümeyi istihdam dostu kılmak gereklidir. Ancak Türkiye’de gençler için yalnızca istihdam sorunları değil, aynı zamanda beyin göçü de giderek büyüyen bir gerçek haline gelmiştir.

Son yıllarda birçok yetenekli genç, yurt dışındaki daha iyi ekonomik ve sosyal koşulları değerlendirmek için göç etmeyi tercih ediyor. TÜİK’in verilerine göre, son yıllarda yurt dışına göç eden yükseköğretim mezunlarının oranı belirgin şekilde artmıştır. TBD’nin verilerine göre beş yılda 28.500 bilişim uzmanı Türkiye’den ayrılmıştır. Bu durum, ülke için ciddi bir insan kaynağı kaybı anlamına gelirken, gençler açısından daha iyi fırsatlara ulaşma çabası olarak da değerlendirilebilir. Özellikle teknoloji, mühendislik ve sağlık gibi alanlarda yetişmiş insan gücünün yurtdışına yönelmesi, Türkiye’nin gelecekteki inovasyon ve ekonomik kalkınma potansiyelini etkileyebilir.

Bu noktada işverenlerin de çözüm sürecine katkı sağlaması gerekmektedir. İş dünyasının sadece nitelikli iş gücüne erişim sorunu yaşadığında değil, sürekli olarak gençlerin gelişimine katkı sağlayacak adımlar atması kritik önem taşımaktadır. İşverenler şu stratejileri benimsemelidir:

Staj ve İşbaşı Eğitim Programları: Gençlere erken yaşta iş deneyimi kazandırmak için staj programlarını yaygınlaştırmalı, ücretli ve nitelikli işbaşı eğitim süreçleri oluşturulmalıdır.

Girişimcilik Destekleri: Gençlerin kendi işlerini kurmalarına olanak tanıyacak finansal teşvikler ve kuluçka merkezleri artırılmalıdır. Bu noktada, üniversitelerin bünyesindeki teknoparkların ve girişimcilik merkezlerinin daha aktif rol oynaması, öğrencilere henüz eğitimleri sırasında girişimcilik kültürünü aşılaması ve fikirlerini hayata geçirmeleri için gerekli altyapı ve mentorluk desteğini sunması kritik önem taşımaktadır.

Mentorluk Programları: Deneyimli çalışanlar aracılığıyla gençlerin kariyer gelişimlerine destek sağlanmalı ve yönlendirme mekanizmaları kurulmalıdır.

Yetenek Bazlı İşe Alım Modelleri: Deneyim yerine yetenek bazlı potansiyelin öne çıkarıldığı işe alım süreçleri yaygınlaştırılmalıdır.

Bu adımlar, gençlerin istihdam edilebilirliğini artırırken, işverenlerin de nitelikli iş gücüne erişimini kolaylaştıracaktır. Elbette, staj ve işbaşı eğitim gibi programlar daha kısa vadede rahatlama sağlarken, eğitim sisteminin kalitesini artırarak köklü reformlar yapmak, makroekonomik istikrarı sağlamak, bölgesel kalkınma odaklı stratejik planlama ve girişimcilik ekosisteminin güçlendirilmesi gibi adımlar, sorunun kalıcı çözümü için uzun vadeli ve kararlı bir çaba gerektirmektedir. Türkiye’de genç işsizliğini azaltmak için devletin sunduğu istihdam teşvikleri, sigorta prim desteği ve vergi indirimleri gibi mekanizmalar oldukça önemli. Ancak gençlerin de sadece sistemin değişmesini beklemek yerine dijital becerilerini, yabancı dil bilgisini geliştirmesi ve kendi yeteneklerini iş dünyasının ihtiyaçlarına göre şekillendirmesi gerekmektedir.

Ayrıca şirketleri ve gençleri bir araya getiren köprü kuruluşlar, genç istihdamı sorununu çözmek için önemli bir rol üstleniyor. Bu kuruluşlar, gençlere iş bulma sürecinde rehberlik ederken, şirketlerin de yeni mezunları keşfetmesine imkânı sunuyor. Bu tür kuruluşların çoğalması, genç istihdamı sorununu çözmek için büyük önem taşıyor. Ayrıca, eğitim-istihdam uyumunu güçlendirerek, gençlerin iş bulma sürecini ve iş hayatına adaptasyonlarını kolaylaştırıyor.

Unutmayalım ki, gençler toplumların yenilikçi gücüdür. Onlara güvendiğimizi hissettirmek, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyümenin de anahtarı olacaktır. Gençler, işsizliğin kıskacında kaybolan bir nesil olmak zorunda değil. Onlara fırsat verildiğinde, ülkesine ve ailesine katma değer yaratan bir çalışan veya girişimciye dönüşmeleri an meselesidir. Yeter ki doğru adımlar atalım, doğru köprüleri kuralım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir