Bedeninizin sesini duyuyor musunuz?

Sağlık; bedensel ve ruhsal iyiliğin bütüncül bir anlayışla ele alınması gerektiğini tanımlar çünkü fark etmesek de bedensel olarak yaşadığımız birçok sorunun arkasında ruhsal nedenler var. Ve psikolojimizdeki dalgalanmalar çoğu zaman bedenimizde ifade bulur. Birçok fiziksel sorun ve hatta kanser bile bize ruhumuzdaki görülmemiş ya da üzeri örtülmüş bir yaranın varlığını fısıldıyor olabilir.

Gelin yazıya bir soruyla başlayalım. Ruhumuz iyi değilken bedenimizin iyi olmasını bekleyebilir miyiz? Ya da tam tersi, fiziksel rahatsızlığımız varsa psikolojimiz nasıldır? Tabi ki ikisi de birbiriyle bağlantılıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımına göre; sağlık, yalnızca hastalık ve engelin olmayışı değil; ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Bu tanım beden ve ruh sağlığının bütüncül bir anlayışla ele alınması gerektiğini anlatmaktadır. Bedensel olarak görülen birçok rahatsızlık ruhsal nedenlerle ilişkili olduğu gibi ruhsal sorunlar da pek çok bedensel rahatsızlığı tetikleyebilir.

Genellikle iş ve para kayıpları, ayrılıklar, sevilen birinin ölümü kişiyi kötü hissettirir. Kayıp ne olursa olsun “yas”ın yaşanmaması ve duyguların bastırılması durumunda bu duygular bazen saldırganlık davranışı şeklinde kendini gösterirken bazen de içe çekilmeye, içinde bulunulan ortamdan kendini soyutlamaya neden olabilir.  Psikolojimizdeki dalgalanmalar çoğu zaman bedenimizde ifade bulur. Örneğin, cilt reaksiyonları, baş ağrıları, cinsel işlev bozuklukları, sırt, boyun, bel gibi bölgelerde kendini gösteren yaygın vücut ağrıları, sindirim sistemi bozuklukları, çarpıntı, uykusuzluk, nefes almada güçlük gibi fiziksel sorunlar ve hatta kanser bile bize ruhumuzdaki görülmemiş ya da üzeri örtülmüş bir yaranın varlığını fısıldıyor olabilir.

İLK YAPMAMIZ GEREKEN TETİKLEYİCİLERİ FARK ETMEK

Bazı zamanlarda fiziksel bir problem nedeniyle bir tıp hekimine danıştığımızda, hastalığa neden olacak fiziksel bir neden bulunamaz ve hastalığımızın stres nedenli olduğu cevabını alırız ya da sağlığımızı olumsuz etkileyen bu durumun nedenleri tam olarak bilinse de hekim bize stresten uzak durmamızı söyler. Peki nedir bu stres?

Stres, yönetemediğimiz ya da kontrol edemediğimiz durumlarda, bedenimizin aşırı baskı karşısında gösterdiği tepkidir. Stres normal bir durumdur. “Eustress” bir başka deyişle iyi stres, varoluşumuzu sürdürmek ve yüksek performans göstermek adına yararlıdır. Bizi psikolojik ya da fiziksel olarak zorlayan ise stres altında olduğumuzu fark etmeyip var olan durumu sürdürme çabasıdır.

HASTALIKLAR RUHUN HAYKIRIŞIDIR

Öncelikle yapmamız gereken düşünceleri fark etmek, düşüncelerle tetiklenen duyguyu anlamaktır. İfade edilmeyen duygular ve ihtiyaçlar bedende her zaman ifade bulacak bir yol bulur. Bu da çoğu zaman bir hastalık olarak kendini gösterebilir. Bedenimiz hastalıklar yoluyla bize mesaj verir. Beden psikolojik ihtiyaçların sinyallerini somut olarak gösterir. Örneğin, otoriter ebeveyniniz nedeniyle cildinizde yaralar çıktı mı ya da bir sunuma başlarken hiç karnınız ağrıdı mı? Performans görüşmesine hazırlanırken ellerinizin uyuştuğunu hissettiniz mi veya partnerinizden ayrıldığınızda yoğun baş ağrıları yaşadınız mı? Tüm bu örnekler bedenin içinde bulunulan zorlayıcı duruma verdiği sinyaller olabilir. İfade edilmeyen psikolojik ihtiyaçlar, genellikle baş etme mekanizmalarının zayıf kaldığı durumlarda, bağışıklığın da düşmesiyle birlikte bedende bir organda ihtiyacın karşılanması adına sinyal olarak ortaya çıkar.

Özellikle de yaşanan sıkıntılı durumun belirli bir fiziksel sebebi olmadığı takdirde, kişinin yaşamında başa çıkamadığı stres kaynağını belirlemek, maruz kaldığı travmaları görmek, fiziksel sorunun iyileşmesi için kilit nokta olabilir.

TRAVMA VE BEDEN

Travma kişinin bedensel veya ruhsal bir yara alması ya da böyle bir duruma şahit olması halidir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yalnızca psikolojik değil, fizyolojik bir temele de sahiptir. Bedenimiz, doğduğumuz andan itibaren fiziksel ve psikolojik olarak yaşadığımız her olayı kaydeder. Yaşadığımız durumların üzeri örtülse ya da inkar edilse de ifade edilmeyen duygular, bedenimizde hastalıklar olarak ortaya çıkar. Ruh ve beden bütünlüğü açısından değerlendirdiğimizde psikolojik ihtiyaçların giderilmemesi fizyolojik dengenin de bozulmasına neden olabilir.

HASTALIKLAR GERÇEKTİR

Yaşanan fiziksel rahatsızlığın sadece psikolojik yönden ele alınması gerektiğini söyleyemeyiz. Fiziksel belirtileri gerçektir ve bedenin bir bölgesinde hissedilen acı veya ağrı hayal ürünü değildir, tıbbi teşhis ve tedavi gerektirir. Stres ve baskının neden olduğu reaksiyonlar, gerçek fiziksel sorunlara sebep olabilir. Aynı şekilde yaşanan fiziksel sorunlar da psikolojimiz üzerinde etkilidir. Bununla birlikte yaşadığımız hastalıklarla birlikte gösterdiğimiz psikolojik dayanıklılık hastalığın seyrini belirleyen en önemli göstergelerden biridir. Örneğin, genelde yaşamla bir bağ kurmuş hedefleri ve hayalleri olan hastaların fiziksel müdahalelere daha hızlı tepki verdikleri ve daha hızlı iyileştikleri bilinmektedir.

BEDENİMİZ VE BESLENME

Bedenimizin sesini yalnızca ağrı, acı, sıkıntı zamanlarında değil, beslenme sırasında da duymak, sağlıklı bir beden kitle endeksine sahip olmak uzun ve sağlıklı yaşamın anahtarlarından biridir. Sezgisel beslenme ile bedenin açlık ve tokluk sinyallerine duyarlı olarak yeme sistemimizi buna göre belirlemek kilo kontrolü için de etkili bir yöntemdir. Obezite ya da anoreksiya gibi durumlarda da uygulanan tedavilerde, psikolojik destek ile birlikte hareket etmek, bedenden hareketle ruhun sesini duyarak kilo ile ilgili tıkanıklığı keşfetmek diyete yardımcı bir unsurdur.

GENETİK Mİ YOKSA YAŞADIKLARIMIZ NEDENİYLE Mİ HASTA OLUYORUZ?

Genetik mi, çevre mi sorusu psikolojinin üzerinde en çok durduğu noktalardan biridir. Bu yalnızca hastalıklar için değil, genel davranışlar için de geçerlidir. Genetik kaçınılmaz şekilde önemlidir. Genlerimizle yalnızca fiziksel özelliklerimizi değil, kuşaklar arası travmalarımızı da taşırız. Burada vurgulanması gereken tetikleyicilerdir. Biz yaşam şeklimizle psikolojik altyapıyı oluştururuz ve genetiği bu yolla tetikleriz. Örneğin, aynı evde büyümüş iki kardeşten biri ailedeki kalıtsal hastalığı taşırken diğeri taşımayabilir. Bu da bize düşünce, duygu ve davranış döngüsünün hayatımızı ne kadar yönlendirdiğini gösteren başka bir örnektir.

KENDİ KENDİMİZE NELER YAPABİLİRİZ?

İlk olarak bedenimizle bağlantı kurup “bu ağrı, acı bana ne anlatıyor” sorusuyla başlayabiliriz. Bedenimizle bağlantı kurmanın en etkili yollarından biri nefes egzersizleri yapmaktır. Bedenle bağlantı sırasında mevcuttaki rahatsızlığı “şekli nasıl, rengi ne, kokusu var mı, sesi var mı” gibi sorularla tasvir etmeye çalışmak bize ruhumuzla da temas kurmanın yolunu açacaktır. Şimdi, gelin küçük bir egzersiz yapalım; son dönemlerde sizi zorlayan bir durumu düşünün. Nefesinize odaklanırken bir taraftan da bu zorlayıcı durumu bedeninizin neresinde hissettiğinizi deneyimlemeye çalışın. Karınınız mı ağrıyor, boğazınız mı tıkanıyor, sırtınızda bir ağırlık mı var? Örneğin, karın bölgesinde “yuvarlak kırmızı” bir nesne tasvir ettiyseniz bunun sizin için anlamı nedir? Bu sizi hangi bitmemiş meselenize götürüyor? Böyle bir çalışma farkındalık adına iyi bir adım olabilir. Ayrıca kısa meditasyonlar yaparak bedenimizle temasımızı güçlendirebiliriz. Fiziksel aktivite ve özellikle yoga ile doğa yürüyüşleri ruh ve beden koordinasyonunda önemli bir etkiye sahiptir.

Ya siz, bedeninizin sesini duyuyor musunuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir