Stresi önlemek istiyorsanız, yanlış bir çağda doğdunuz. Kronik stres, daha aceleci olan toplumumuzda bir başka salgın haline geldi ve sürekli artan programlarımıza daha fazla sorumluluk koymaya çalışıyoruz.
Hepimiz stres yaşıyoruz. Stresin nasıl bir his olduğunu hepimiz biliyoruz. Hayatlarımız okul, iş ve kariyer, geçinmek ve çocuk yetiştirmek gibi zorunluluklarla giderek daha fazla sıkıştığından, stresten uzak kalmak imkansız. Uzun süreli stresin sağlığımız üzerindeki tüm olumsuz etkileri göz önüne alındığında, stresi yönetebilmek çok önemli.
Üstelik stres sadece duygusal olmuyor. Organizmaya içerden veya dışarıdan gelen baskı olarak tanımlayabiliriz stresi. Toksinler, enfeksiyonlar, iltihaplar, vücudumuzdaki dikiş/yara vb. fiziksel izler de birer stres. Temel olarak hayatımızın özeti değil mi?
Güzel bir haber, strese “küçük dozlarda” ihtiyacımız var. Buna “hormesis” deniyor. Efsaneye göre Pontus Kralı VI. Mithraides, zehirlerden korunmak için düzenli olarak az miktarda zehir almış ve zehre karşı bağışıklık kazanmış. O kadar ki, daha sonra intihar etmek istediğinde başaramamış. Doğru dozdaki stres, uzun ömrün anahtarı. Yani bizi öldürmeyen şey güçlendiriyor. Son zamanlarda çok sık duyduğumuz soğuk banyolar, saunalar, egzersizler ve oruçlar işte bu hormesisin farklı biçimleri. Çünkü insan dinamik bir sistem. Farklı durumlara hızla adapte olabiliyoruz. Proteinlerimiz, enzimlerimiz, mükemmel işleyen sistemlerimiz var. Biz ne kadar bozmak istesek de.
DOĞAL BİR SAVUNMA MEKANİZMASI
Peki, stres tam olarak ne anlama geliyor? Bu vücut tepkisi, tehlike karşısında olması gereken doğal bir savunma mekanizması ve tehlikelerle başa çıkmamıza yardımcı olur.
Kısa süreli (akut) stres, herhangi bir önemli sağlık sorununa neden olmaz. Ancak uzun vadeli (kronik) stres farklıdır. Günlerce, hatta haftalarca ya da aylarca stres altında olduğumuzda, sayısız sağlık riskiyle karşı karşıya kalırız. Bu riskler, duygusal sağlığımızın yanı sıra bedenimize ve zihnimize de zarar verir. Stres, vücutta çok sayıda kronik sağlık sorunuyla ilişkilendirilen inflamatuar tepkilere yol açabilir.
Bu konuda yapılmış çok çalışma var ama bir tanesi ilginç. Beyaz önlük giymiş iki sert yüzlü görüşmeci -iş görüşmesinin bir parçası olarak- 34 sağlıklı kişiyi işe alıyor. Üç ay sonra performans görüşmesi planlanıyor. Görüşme öncesi, işe girenlerin yarısından performansları hakkında düşünmesi, diğer yarısından ise markete gitmek gibi nötr bir eylemi düşünmesi isteniyor. Araştırmacılar, performansı düşünenlerin kanlarındaki C-reaktif protein (CRP) seviyelerini anlamlı olarak daha yüksek buluyor. CRP seviyeleri, bir kişinin inflamasyonu olup olmadığını belirlemek için kullanılır ancak aynı zamanda bir bireyin yaşamının ilerleyen dönemlerinde kronik sağlık sorunları yaşama ihtimalinin olup olmadığını tahmin etmeye de yardımcıdır. İnflamatuar stres her şeyi kapsar; yiyeceklerden, toksinlerden, duygulardan, uyku veya hareket eksikliğinden kaynaklanan iltihaplanmadır.
KRONİK STRES YÜZDE 75 HASTALIK DEMEK
Uzun zamandır stres, kan şekeri ve göbek çevresi arasında bir ilişki olduğunu biliyoruz. Kronik stres karşısında insülin artar. Bu, kilo alımına, insülin direncine ve nihayetinde diyabete yol açan amansız metabolik bozuklukluklara sebep olur.
Stresli olduğumuzda, böbreküstü bezimiz adrenalin ve kortizol gibi hormonlar ile sistemimizi doldurur, kalbimiz hızla atar, kan basıncımız yükselir, kanımızın pıhtılaşma olasılığı artar, beynimizin hafıza merkezi zarar görür vb.
Stresli olaylar, temel olarak sempatik sinir sistemini ve hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) eksenini aktive ederek çoklu nörokimyasal, nörotransmitter ve hormonal değişikliklere neden olur. Ani durumlarda hayat kurtarıcı olmasına rağmen, kronikleşirse yukarıda saydığımız birçok hastalık en az yüzde 75 olasılıkla kapımızda demektir.
İçerden ve dışarıdan gelen toksinlere sık ve aşırı maruz kalmak karaciğeri strese sokar, hormonlarımızı, bağışıklığımızı ve bağırsak fonksiyonumuzu bozar. Candida, lyme, HPV, EBV, CMV, mukoplazma, parazitler, grip ve nezle gibi enfeksiyonlar bağışıklık sistemimizi sürekli -yıllarca- alarmda tutarak strese sokar ve otoimmün hastalıklara zemin hazırlar. ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Toksik ilişkiler, konuşmalar, maruz kalmalar, travmalar… Diğer faktörler üzerindeki bu duygusal stres bileşikleri, toplam strese katkıda bulunur.
STRESE KARŞI ÖNLEM ALIN
- Kendinizi ve ihtiyaçlarınızı tanımaya çalışın.
- Her saat başında en az beş dakika kendiniz için bir şey yapın. Masa başında minik egzersizler ve gevşeme teknikleri veya nefes uygulamaları yapmaya çalışın. Evet, işler bitmez ve bitmeyen iş görmedim.
- Temiz beslenin, toksinlerden ve paketli gıdalardan uzak durun. Stresten kurtulmak için alkol ve abur cubura yönelmeyin.
- Kahve yerine dinlendirici bitki çayları veya kakao tüketin.
- “Hayır” demeyi öğrenin.
- Düzenli egzersiz ve meditasyon yapmaya çalışın.
- Açık havada ve güneşte dolaşmayı ihmal etmeyin, gün ışığından yararlanın.
- Yapabileceğiniz kadar sorumluluk almaya çalışın.
- Yetişemediğiniz noktada destek alın, yakın çevrenizden yardım isteyin.
- Gerçekçi hedefler ve beklentiler set edin. Her şeyi tek seferde yüzde 100 başarılı gerçekleştiremeyebilirsiniz.
- Yeterince dinlenin. Kaliteli ve yeterli gece uykusu uyuyun.