Akademik makalelerde yapay zekanın kullanılabildiği, öğrencilerin ödevlerini yapay zeka aracılığı ile yapabildiği, otonom araçların çoğaldığı, kararlarda yapay zekaya danışıldığı, çizimler yaptırıldığı kısaca her şeyin makinelerle yaptırıldığı bir yaşamda makineler “insanoğlunun yerine yapabilir”den ‘insanoğlunun yerine düşünebilir’ noktasına gelindiğinde ne olacak?
Robot ve yapay zeka teknolojisinin son 10 yılda çok hızlı bir şekilde ilerlemesi, çoğu kişide “yapay zeka insanların yerini alabilir mi” endişesi oluşturmaktadır. Artık neredeyse kendi başına düşünebilen robotlar ve makineler yapılabiliyor olması, robotların kimi işleri insanlar kadar iyi yapabilmesi, hatta öğrenerek kendini geliştirebilmesi gibi noktalar bu endişelerin kaynağıdır. Tüm bunların yanında geçtiğimiz günlerde aralarında Elon Musk ve Steve Wozniak’ın da bulunduğu binden fazla teknoloji lideri yapay zeka laboratuvarlarını, toplum ve insanlık için oluşturabileceği derin riskler gerekçesiyle ortak güvenlik protokolleri geliştirilene kadar ve bağımsız uzmanlarca denetimi sağlanana kadar durdurmaya çağırdı.
YAPAY ZEKA VE İNSANSI ROBOTLAR
Kavram olarak yapay zeka ilk kez 1956 yılında İngiltere’de bir konferansta kullanılmıştı. 1997 yılına gelindiğinde Deep Blue, ünlü satranç ustası Garry Kasparov’u mağlup etti. Sonrasında oyun oynayan bilgisayarlar, otonom araçlar, dijital asistanlar geliştirildi. Son olarak, insan davranışlarını etkileyebilen ve duyguları anlayabilen robotlar üzerinde çalışılmaya başlandı; insanlarla sosyalleşebilen ve insan gibi davranabilen robotlar. Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi’ne (AITR) göre, günümüzde yapay zeka; yüz tanıma, internet aramaları veya araba kullanmak gibi dar kapsamlı (dar AI/zayıf AI) olarak tasarlanmaktadır. Oysa birçok araştırmacının uzun vadeli hedefi, genel AI (güçlü AI) oluşturmaktır.
Aslında yapay zekanın geliştirilmesindeki temel amaç tamamlayıcı unsurlar olarak kullanılmalarıdır. Önceleri daha çok fuarlarda görülen ya da karşılama asistanlığı, resepsiyonistlik gibi işler yapan robotlar artık bankalar, sigorta şirketleri ya da huzurevleri gibi farklı alanlarda hizmet vermek üzere tasarlanıyor. Bugün alışveriş sitelerinde, sosyal medyada hatta herkesin cebindeki telefonlarda çeşitli yapay zeka algoritmaları halihazırda kullanılıyor. Cenevre Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nadia Thalmann; kendi görüntüsüne benzeyen, en önemlisi duygularını gösteren, hafızası olan, konuşabilen, ruh halini ve duygularını ifade edebilen “Nadine” adında robot tasarladı. Uzun zamandır robotlar üzerinde çalışan Thalmann, insan davranışlarını ve duygularını tanıyabilmeleri için kısaca daha sosyal olabilmeleri için tasarladığı robotları 100 binden fazla insanla tanıştırdı; böylece çocuk, genç, yaşlı pek çok kişiyle iletişim kuran robotlar bu esnada farklı birçok durumla karşılaşarak bir bakıma tecrübe edindi. Normal veya anormal durumları bir insan doğal olarak kolaylıkla tespit ederken, bir yapay zekanın algılayabilmesi için yer, zaman, konum, durum gibi bilgileri kapsayan algoritmalara ihtiyaç var. Yine de büyük veriyi kolayca işleyen yapay zekanın bazı neden-sonuç ilişkilerini artık kurabilir hale geldiği bilinmektedir.
MAKİNELER İNSANI GEREKSİZ Mİ KILACAK?
Goldman Sachs Research, önümüzdeki 10-15 yıl içinde insansı robot pazarının 6 milyar dolardan fazla bir büyüklüğe ulaşacağını hatta 10 yıllık sürede yapay zekanın küresel GSYİH’yi yılda yüzde 7 artırabileceğini öngörüyor. Öngörülen bu hızlı yayılım, yapay zeka ve makinelerin öğrenme yeteneği, insana yardımcı olma beklentisi; denklemin sonucunda insanı gereksiz kılacak mı sorusunu gündeme getiriyor. İnsanların işi gittikçe kolaylaşırken, iş yapan robotlar üretimde çalışanların yerini alırken bu soruya cevap aranıyor. İnsanlar işyerlerinde makinelerle rekabet edebilir mi? Makineler; yardımcı unsur olmaktan birlikte çalışan konumuna, sonrasında amir konumuna, sonrasında işin asıl sahibi konumuna geçebilir mi? Her şeyin organiğinin makbul olduğu bir zamanda zekanın makbul olanı yapayı mıdır? Akademik makalelerde yapay zekanın kullanılabildiği, öğrencilerin ödevlerini yapay zeka aracılığı ile yapabildiği, otonom araçların çoğaldığı, kararlarda yapay zekaya danışıldığı, çizimler yaptırıldığı kısaca her şeyin makinelerle yaptırıldığı bir yaşamda makineler “insanoğlunun yerine yapabilir”den “insanoğlunun yerine düşünebilir” noktasına gelindiğinde ne olacak? Veri, duygu, sezgi ve mantık gibi karmaşık algoritmalardan çıkan kararlar ve uygulamalar insanoğluna nasıl yansıyacak?
Şimdiden yapay zekanın çok yakın bir gelecekte çiftçilik, hayvancılık, inşaat işçiliği/ustalığı, garsonluk, balıkçılık, seyahat acenteliği, mavi yaka işçilik, muhasebecilik, teknik yazarlık, sekreterlik, noterlik, satış danışmanlığı, emlakçılık, avukatlık, gazetecilik gibi bazı meslekleri tarihe karıştıracağı tahmin edilmektedir. Goldman Sachs Research; yapay zeka teknolojisinin gelişmesiyle dünyada 300 milyon işin insanlar tarafından yapılmasına gerek kalmayacağını tahmin etti. Bununla birlikte insanlar için zahmetli veya tehlikeli işlerin yapılması, verilerin hızlı ve doğru bir şekilde analiz edilmesi, hataların azaltılması, insanların karar verme süreçlerinin hızlandırılması, sağlık ve tarım sektöründeki kullanım alanları göz önüne alındığında faydaları yadsınamaz. Öte yandan kandırılma, siber güvenlik, zorbalık, manipülasyon, yok olacak meslekler, hack’lenme, kötüye kullanım gibi riskler de mevcut.
BBC News’in 2018 tarihli bir haberinde; Stephen Hawking’in “Aklımız yapay zeka ile güçlendirildiğinde neleri başarabileceğimizi bilemiyoruz. Belki bu yeni teknolojik devrimin araçlarıyla sanayileşme sonucu doğal yaşama verilen bazı zararları telafi edebiliriz. Ancak eminim sonuç olarak hastalık ve açlığı yok etmeyi hedefleyeceğiz” dediği ifade ediliyor. Max Tegmark ise “Medeniyet hakkında sevdiğimiz her şey zekanın bir ürünüdür, bu nedenle insan zekasını yapay zeka ile güçlendirmeyi, teknolojiyi faydalı tutmayı başardığımız sürece, medeniyetin daha önce hiç olmadığı kadar gelişmesine yardımcı olma potansiyeline sahiptir” diyor. Hess ve Ludwig “Tevazu: Akıllı Makina Çağında İnsan Kemalatını Yeniden Düşünmek” adlı kitabında yapay zekanın sadece büyük veriyi hızlı analiz ettiğini düşünmenin yetersiz olduğunu, akıllı makinelerin insan düşüncesini sık sık bozan duygusal, psikolojik ve kültürel yüklerden muaf olduğunu belirtiyor. Hess, akıllı makineler çağında, insanın akıllılığı hakkındaki eski bakış açısının değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor. “Yeni akıllılık, neyi veya nasıl bildiğinizle değil, düşünme, dinleme, ilişki kurma, iş birliği yapma ve öğrenme kalitesiyle belirlenecektir” diyor.
Makineler insanı gereksiz kılacak mı endişelerini bertaraf edebilmek ve makinelerle uyumlu bir hayatı yakalamak için henüz makinelerin iyi yapamadığı eleştirel, yaratıcı, yenilikçi düşünme ve başkalarıyla ilişki kurma gibi insanı insan yapan özellikleri mükemmelleştirmeli, yeni fikirlere açık olmalı ve yaşam boyu öğrenmeye odaklanmalıyız. Öğrendikçe ne kadar az şey bildiğinin farkına varan insan, öğrenme kalitesini artırmalıdır. Her gün çok hızlı değişen gündemin, teknolojinin cahili olarak uyanmamak için akışı yakalamaya çalışmalıdır. Tazelenmeye, yeni bilgileri özümsemeye, özümsediği bilgilerle yeni üretimler yapmaya uğraşmalıdır.
Ahmet İnam, “Akıl ve duygu ilişkisi hayatımızın çok önemli ilişkilerindendir çünkü biz insanlar hayatımızdaki yaşam serüvenimizde aklımız ve duygumuzla yaşıyoruz” der. Robotlar henüz duygulara ve sezgilere sahip değilken onlara yardımcı unsurlar olarak hayatımızda yer verelim. Tüm inisiyatifi onlara bıraktığımızda, diğer bir ifadeyle; çalışmayı, düşünmeyi, hissetmeyi, sezgiyi elden bıraktığımızda kaybettiklerimiz kazancımızdan fazla olacaktır.