Ülke gelirinin yüzde 70’lik kısmını ihracattan karşılayan ve üst düzey çip üretimi konusunda olağanüstü yetenekli firmalara sahip olan Tayvan’a olası bir Çin askeri müdahalesi tüm batıyı doğrudan etkileyecek bir krize dönüşecek ve çip tedariki temel problem haline geleceğinden fiyatlar artacak.
Uzun yıllardır Çin ile Tayvan arasındaki yüksek gerilimin beraberinde getirdiği siyasi ve politik sonuçlar, küresel ekonomiyi de doğrudan etkileyebilecek bir seviyeye geldi. Tayvan bağımsızlığını korumaya çalışırken, Çin devleti Tayvan’ın kendi ülkelerinin bir parçası olduğunu sürekli olarak vurguluyor ve bölgedeki askeri hareketliliğini canlı tutmaya çalışıyor. İki ülke arasındaki kriz devam ederken Tayvan’ın bulunduğu jeopolitik konum sebebiyle Çin’in Tayvan’da yönetimsel olarak tam bir hüküm sürmesi noktasında ABD’nin deniz güvenliği konusunda ciddi tedirginlikleri mevcut. Bu sebeple başta Amerika olmak üzere birçok ülke Tayvan’a açık bir destek veriyor. Eş zamanlı olarak Japonya, Çin’in Tayvan’a girmesi durumunda Çin ile yapılacak olası bir savaş konusunda askeri seçeneklerini değerlendiriyor.
Kesinlikle 2000’li yılları bu şekilde hayal etmiyorduk; uçan arabalar, artan refah, insanlara hizmet eden robotlar gibi ütopik bir dünya hayal ederken her geçen yıl yeni krizlerle yüzleşiyoruz.
DOĞU ASYA’DA BİR CEVHER: TAYVAN
Tayvan neden bu kadar önemli? Öncelikle, 24 milyon nüfusa sahip küçük bir ada ülkesi olmasına rağmen ülke gelirinin yüzde 70’lik kısmını ihracattan karşılayan ve üst düzey çip üretimi konusunda olağanüstü yetenekli firmalara sahip olduğunu söylememiz gerekiyor. Tayvan Semiconductor Manufacturing firması dünyanın en büyük çip üreticisi olarak biliniyor. Sektörde Texas Instruments, Nvidia, Broadcom ve Intel gibi dünya devleri olmasına rağmen sahip olduğu eşsiz lojistik hattı ve üretim teknolojileri sayesinde Tayvan, çip ve yarı iletken metaller açısından çok özel bir yerde konumlanmış durumda. Tüm bu bilgiler ışığında değerlendirdiğimizde, ülke içerisinde olağanüstü koşulların meydana gelmesi durumunda tüm batı ülkelerinin doğrudan etkileneceği bir krizin çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor. Artık her türlü elektronik araçta çeşitli türdeki akıllı çipler kullanılıyor. Cep telefonları, bilgisayarlar, robot süpürgeler, beyaz eşyalar… Tamamen mekanik yapıdaki elektronik eşyalar yerini modern çipler ve akıllı ev sistemleri ile güçlendirilen elektro-mekanik üretim yapılarına bırakıyor. Apple ve Qualcomm’un farklı sınıflardaki çeşitli çiplerinin de Tayvan’da üretildiği düşünülürse, dünya çapında bir tedarik sorunu beraberinde arz kısıtını getirecek, sonrasında ise maliyetlerin yukarı doğru tırmanmasına sebep olacaktır. Intel firması muhtemelen bu çerçevede bir öngörüde bulunarak yakın zamanda işlemci ücretlerine yaklaşık yüzde 20 zam yapacağını açıkladı. Olası bir Çin-Tayvan savaşında çip tedariki temel problem haline geleceği için fiyatların katlanarak artmasının olası bir durum olduğu tartışılıyor.
YIL BİTMEDEN ELEKTRONİK İHTİYAÇLARINIZI TEMİN EDİN
Spekülatif haberler ile karaborsa oluşturma niyeti olan ifadelerden kaçınarak bu öneride bulunduğumu belirtmekte fayda var. Genelde bu tip haber başlıklarını Twitter’da gördüğümüzde, işin arka planında alengirli birtakım işlerin döndüğünü anlayabiliyoruz. Covid-19 sonrası dönemde yeni bir dünya inşa edilirken özellikle savaşların ülke ekonomilerine verdiği zarar ve dünyanın farklı noktalarındaki çeşitli ham maddelerdeki tedarik sorunu, global ölçekte ürün ve hizmet fiyatlarının sistematik olarak artışına sebep oldu; diğer bir deyişle, uzun süreli enflasyonist dönemi tetikledi. Önümüzdeki aylarda daha zorlu bir dönemin bizi beklediğini görmek için özel bir yeteneğe ihtiyacımız yok. Net bir şekilde türbülansın içerisinden geçeceğiz ve bu sürecin ne kadar zaman alacağı konusunda kimse bir fikre sahip değil. Ülkemiz açısından bakıldığında ise son dönemde karşı karşıya kaldığımız hiper enflasyon süreci hepimizin üzerinde hem psikolojik hem de finansal olarak yıpranmaya sebep oluyor. Son bir yıl içerisinde neredeyse ikiye katlanan gıda fiyatları sebebiyle günlük tüketim ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekmeye ve seçici davranmaya başladık. Döviz kurlarındaki artışın elektronik cihazlar üzerinde ciddi bir artışa sebep olduğunu söyleyebiliriz ancak bu sektördeki zor günler henüz karşımıza çıkmadı. Halen birçok distribütör daha uygun kur seviyesinden aldığı elektronik ürünleri elden çıkarmaya çalıştığı için büyük bir zam ile karşılaşmadık. Tüketici elektroniğinde 2023 yılının başı itibarıyla en az yüzde 50 olmak üzere ciddi zamların geleceğini öngörebiliriz. Bunu basit bir örnekle anlatalım: Oyuncu bilgisayarlarının Türkiye fiyatlarına bakıldığında, özellikle geçen sene stoklara giren ve ortalama bin dolar perakende satış fiyatı olan bilgisayarın halen 15 bin ila 17 bin TL bandında satın alınabildiğini görüyoruz. Ancak bu sene piyasaya giren (örneğin 12. nesil işlemci veya RTX 3060/3070 serisi ekran kartlı modeller) oyuncu bilgisayarlarındaki rakamların birden 25 bin ila 30 bin TL bandına çıktığını görüyoruz. Bunun sebebi, eldeki uygun fiyatlı alınan stokların artık bitmek üzere olması. Yeni gelen modellerin hem güncel döviz kuru üzerinden hesaplanması hem de bayi kâr payı gibi ilave maliyet kalemleri eklendiğinde ortaya çıkan nihai satış fiyatı önceki modeller ile arasında bir uçurum olacak şekilde konumlanacak. Bu sebeple, yıl bitmeden bu tip elektronik ihtiyaçlarımızı yenilemenin ekonomik anlamda doğru bir hamle olacağını düşünüyorum.
2023’TE BİZİ NELER BEKLİYOR?
2023’ün çok kolay geçmeyeceğini söyleyebilirim. Yeni bir Covid-19 dalgası ihtimali, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın beklenenden çok daha uzun sürede sonuçlanması, Çin’in başta Tayvan olmak üzere çeşitli ülkeler ile arasındaki gerginlik, Kosova ve Sırbistan arasında yaşanan problemler, Orta Doğu’daki yeniden yapılanma süreci ve beraberinde getirdiği sancılar sebebiyle bizi muhtemelen uzun ve zor bir yıl bekliyor. Temel hedefimiz, en düşük düzeyde borçlanma ile önümüzdeki yüksek enflasyon ile geçecek süreci atlatmak ve eğer mümkünse bu süreçte para biriktirebilmek. Yine de bu tip dalgalı dönemlerde geçerli olan bir kuralı da hatırlayarak bunu yapmalıyız. Bazı ekonomistler, “varken biriktir, yokken harca” mottosunun ekonomiler açısından bir kurtarıcı olabileceğini söylerler. Bu söz içerisindeki derin anlamın etkileri çerçevesinde, sürekli olarak her ay ürün ve hizmetlerin arttığı bir ortamda harcamalarımızı en doğru zamanda yapmak ve yakın gelecekte ortaya çıkabilecek bu tip krizleri öngörerek önümüzdeki sene sonuna kadar ihtiyaç duyabileceğimiz tüm eşya ve hizmetleri şimdiden temin etmek isabetli bir adım olacaktır. Temenni ediyorum ki insanoğlu, Çiçero’nun “En kötü barış, savaştan daha iyidir” sözünü takip eder. Uçsuz bucaksız bir evrende, bilinen yaşanabilir tek gezegen üzerinde hep birlikte barış içerisinde yaşamanın bir yolunu bulmadıkça, “insan” olmanın gerçek özünü asla anlayamayacağız.